Kuran

Müfessirîn Bilmesi Gereken Hususlar

Kur'an'ın anlaşılması için öğrenilmesi gereken incelikler oldukça çoktur. Onlardan birisi hazf ve izmar yoluyla yapılan i'cazdır.
Biz Semûd'a (açık bir mûcize olarak) dişi deveyi verdik, o zulmetmelerine sebep oldu.
(İsrâ/59)
Gramerin zahirine bakan zanneder ki bu ayetten murâd 'Biz
Semûd'a kör olmayan deveyi verdik' demektir. Bilmez ki nefislerine veya başkasına ne ile zulmettiler. (Ayette 'açık bir mûcize' tâbiri ve 'inkâr edip öldürdüler' tâbirleri hazf ve izmar edilmiştir).

Rey ile Kur'an'ı Tefsir Etmeyi Yasaklayan Hadîs

1. Kişinin herhangi birşey hakkında bir fikri vardır. Tabiatı, ona meyletmekte, hevâsı da onu istemektedir. Bu gayesinin doğru olduğuna delil göstermek için, Kur'an'ı kendi rey ve hevâsına göre te'vil etmektedir.
Eğer o rey ve hevasına uymasaydı, asla Kur'an'dan o mânâ kendisine görünmeyecekti. Bu kabil te'vil, bazen ilimle beraber olmaktadır. Meselâ birisinin ihdâs ettiği bid'atın doğruluğuna Kur'an'ın bazı ayetlerini delil olarak göstermesi gibi...

Kur'an'ı Anlamak ve Nakle Başvurmadan Sadece Rey

Aklına şu tür sualler gelebilir: Geçen bölümde Kur'an'ın sırlarını anlamak ve temiz kalp sahiplerine keşfolunan Kur'ân mânâları hakkında çok sitayişkâr konuştun. Bu nasıl olur? Oysa Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kur'an'ı kendi reyiyle tefsir eden bir kimse ateşteki yerini hazırlamış olur.

Teberrî

Teberri den maksat, Kur'an'ı okuyan kişinin varlık ve kuvvetinden teberri (uzaklaşarak) ederek nefsine katiyyen rıza ve temizlenmiş gözüyle bakmamasıdır.

Terakki

Terakkiden maksat, Kur'ân okuyan bir kimsenin hâlden hâle girip Kur'an'ı, nefsinden değil Allah'tan dinleyinceye kadar yükselmesidir. Bu bakımdan okumanın dereceleri üçtür:

A)En az derecesi, sanki Kur'an'ı Allah'a okur gibi okumaktır.
Sanki Allah'ın huzurunda durmuş, Allah kendisine bakıyor ve
okuduğu Kur'an'ı kendisinden dinliyor gibi düşünüp hissetmelidir. Kişi kendisini böyle düşündüğü zaman, onun hâli, Allah'tan istemek, yalvarmak ve yakarmak olur.

B)ikinci derecesi kalbiyle Allah'ı müşahede etmektir. Sanki

Teessür (Müteessir Olmak)

Teessür, kalbin çeşitli eserlerden, ayetlerin değişikliğinden ötürü çeşitli renkler alması demektir. Bu bakımdan kalp, her hâlin anlatılışına göre hâllenir. O halden ötürü üzüntü, korku, ümit ve daha nice sıfatlarla sıfatlanır. Kişinin marifeti tamam oldukça, korkusu o nisbette kalpte çoğalır.
Çünkü tazyik, Kur'ân ayetlerinde diğer durumlardan daha fazladır. Kişi mağfiret ve rahmetin ancak ariflerin elde edebileceği şartlara bağlandığını görür. Nitekim şu ayette aynı durum mevcuttur:

Tahsis (Kendine Hitap Edildiğini Bilmek)

Bu bakımdan kişi, Kur'an'ın bir emrini veya bir yasağını dinlediği zaman, o yasağın ve emrin kendisine tevcih edildiğini takdir etmelidir. Bir va'd veya vaîdi işittiği zaman, yine boyle takdir etmelidir ki, burada müsamere ve hikaye kastolunmaz.

Tecerrüd (Anlamayı Engelleyen Herşeyden Uzaklaşmak)

Kur'ân anlayışına mâni olan şeylerden kaçınmak gerekir; zira insanların çoğu, şeytanın kalplerine gerdiği perde ve sebeplerden ötürü Kur'an'ın mânâlarını anlamaktan menedilmişlerdir. Böylece Kur'ân sırlarının hikmetleri kendileri için perdelenmiş ve basiretleri onu göremez olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Eğer şeytanlar, Ademoğullarının kalpleri etrafında cirid atmasaydılar, Ademoğulları melekûta bakabilecekti.40

Kalp Huzuruyla Okumak

'Ey Yahya! Kitab'ı kuvvetle tut' (Meryem/12) ayeti 'ciddiyet ve kuvvetle Kitab'a sarıl' şeklinde yorumlanmıştır. 'Ciddiyetle kitaba sarılmanın mânâsı; kitâbî okurken himmeti herşeyden kitaba çevirmek ve kişinin kendisini sadece ona hasretmesi demektir'.
Âlimlerden birine 'Kur'an'ı okuduğun zaman, nefsine herhangi birşey gelince vesvese ediyor musun?' denildiğinde şöyle cevap vermiştir: 'Benim nezdimde Kur'an'dan daha sevimli bir şey var mıdır ki kalbime gelsin'.

Tâzim

Kur'an'ı okuyan kişi, bu işe ilk başladığı zaman kalbinde konuşanın (Allah'ın) azametini hazır bulundurmalıdır.

Bilmeli ki, okuduğu beşer kelâmı değildir ve yine bilmelidir ki, Allah Teâlâ'nın kelâmını okumakta gayet tehlikeli bir durum mevcuttur. Çünkü Allah Teâlâ (cc) şöyle buyurmuştur:
Kur'ân'a ancak temiz olan kimseler dokunabilir.
(Vâkıa/79)

Kur'ân Okunurken Riayet Edilmesi Gereken Bâtınî ameller

Bunlar da on tanedir.

I.Kelâm'ın Aslını Anlamak
II.Tâzim
III.Kalp Huzuruyla Okumak
IV.Tedebbür (Düşünmek)
V.Tefehhüm (Anlamaya Çalışmak)
VI.Tecerrüd (Anlamayı Engelleyen Herşeyden Uzaklaşmak)
VII.Tahsis (Kendine Hitap Edildiğini Bilmek)
VIII.Teessür (Müteessir Olmak)
IX.Terakki
X.Teberri

Kur'an'ı Güzel Sesle Okumak

Kur'an'ın nazmını bozacak derecede aşırıya gitmeksizin sesi yükseltip ahenkli bir şekilde tertil ile güzelce okumak, sünnet-i seniyyedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz.30
Başka bir hadîs: 'Allah Teâlâ güzel sesle Kur'ân okumaya müsaade ettiği gibi, hiçbir şeye müsaade etmiş değildir'.31
Başka bir hadîs:
Kur'ânı! gereği gibi teganni ile okumayan bir kimse bizden değildir.

Kur'an'ı Açıktan Okumak

Hiç kuşkusuz kişi, Kur'ân okurken en azından kendisi duyacak kadar sesli okumalıdır. Çünkü okumak, harfleri biri diğerinden ayırdedilecek bir sesin kesişmesinden ibarettir. Bu nedenle ses lâzımdır. Sesin en azı da kendisinin duyacağı kadardır. Eğer kişi kendi duyacak kadar bile sesli okumazsa, o vakit namazı sahih değildir. Başkasına duyuracak derecede sesli okumaya gelince, bir yönden güzel, diğer bir yönden de mekruhtur. Kur'an'ı başkasına duyurmayacak derecede gizli okumanın güzel olduğuna şu hadîs-i şerif delâlet eder:

Kur'ân Okumaya Başlamadan Önce İstiâze Yapmak

Kur'ân okumaya başlamadan önce şu duayı okumalıdır: 'Rahmetten uzaklaştırılan şeytanın şerrinden, semî ve alîm olan Allah'a sığınırım. Ey rabbim! Şeytanların dört yanımı sarıp iğva etmesinden de sana sığınırım'.
Duadan sonra Nâs sûresi ile Fâtiha-i Şerîfe'yi okumalıdır. Bunlardan sonra Kur'ân okumaya başlamalıdır. Okuması sona erdikten sonra da şu duayı etmelidir:

Secde Ayetlerine Riayet Etmek

Secdeyi emreden bir ayeti okuduğu zaman, derhal secde etmelidir. Secde ayetini başkasından da dinlediği zaman okuyan secdeye gittiği vakit, o da secdeye varmalıdır. Tilâvet secdesi ancak abdestli olarak yapılır,