Hilm'in Fazileti

Hilm, öfkeyi yutmaktan daha üstündür. Çünkü öfkeyi yutmak, olmayan halîmlik sıfatını kazanmaya çalışmaktır. Oysa öfkeyi yutmaya ancak öfkesi kabaran bir kimse muhtaç olur ve bu hu-susta şiddetli bir mücahedeye muhtaçtır. Fakat bunu bir müddet âdet edindiği zaman kendisine alışkanlık olur ve artık bir daha öfkesi kabarmaz. Kabarsa da onu yutmakta herhangi bir zorluk sözkonusu değildir. Bu tabii halîmliktir. Bu, aklın kemâle ermesi ve bedeni kontrol altına almasının delâletidir. Öfke kuvvetinin kırılması ve akla teslim olmasıdır. Fakat bunun başlangıcı, kendini hilme zorlamak, zoraki bir şekilde öfkeyi yutmaktır.

Hadîsler

İlim ancak öğrenmekledir. Hilm de halîmliğe kendini zorlamakladır. Kim hayrı kasdederse ona hayır verilir. Şerden sakınan bir kimse ise şerden sakındırılır.36

Hz. Peygamber bu hadîs-i şerîfiyle hilm sıfatının yolunun önce kendini hilme zorlamak ve onun ağırlığına katlanmak olduğuna işaret etmiştir. Nitekim ilim öğrenmenin yolunun da öğrenmek ve bu husustaki zahmete katlanmak olduğu gibi.

Ebu Hüreyre Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet eder:

İlmi isteyiniz ilimle beraber sekineti (vâkarı) ve hilmi de isteyiniz. Öğrettiğiniz ve kendisinden ilim öğrendiğiniz kimselere yumuşak davranınız. Sakın âlimlerin katılarından olmayınız ki cehaletiniz hilminize galebe çalmasın.37

Görüldüğü gibi Hz. Peygamber bu hadîs-i şerîfiyle gururun, katılığın, öfkeyi tahrik edip kabartan biricik âmil olduğuna işaret buyurmuştur. Hilm ve yumuşaklığın engelinin bu sıfatlar olduğunu belirtmiştir. Şu dua, Hz. Peygamber'in duasındandır:

Ey Allahım! Beni ilimle zengin kıl! Hilimle süslendir. Takvâ ile şereflendir. Afiyet ile güzelleştir!38

Ebu Hüreyre Hz. Peygamber'in şöyle dediğini rivayet eder: Allah'ın katında yüksek derece arayın,

Ashab 'O yücelik nedir?' diye sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Senden alâkayı kesene karşı ilgiyi devam ettirmelisin. Seni mahrum edene vermelisin. Sana karşı cehalet ile hareket ederek vaziyet alana hilm göstermelisin.39

Beş şey peygamberlerin sünnetlerindendir: 1. Hayâ, 2. Hilm, 3. Hacamat (kan aldırmak), 4. Misvak kullanmak, 5. Güzel koku sürünmek.40

Hz. Ali Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet eder:

Müslüman kişi, hilim sıfatı sayesinde gündüz oruçlu, gece ibadet yapan bir kimsenin derecesine varır. Müslüman kişi himayesi altında ailesi olduğu halde cebbar zorbalardan yazılır.41

Ebu Hüreyre der ki: 'Bir zat Hz. Peygamber'e gelerek: 'Benim birtakım akrabalarım vardır. Ben onlara sılayı rahim yaptığım halde onlar benden alâkayı kesiyorlar. Ben onlara iyilik yapıyorum. Onlar ise, bana kötülük.. Onlar câhillikle bana karşı çıktıkları halde ben onları hilimle karşılıyorum' dedi. Cevap olarak şöyle buyurdu:

Eğer dediğin gibi ise sen âdeta onların yüzüne kum serpiyorsun. Durmadan bu ahlâka devam edersen, seninle beraber Allah'tan gelen bir yardımcı olacaktır.42

Metinde geçen mel kelimesi kum demektir. Müslümanlardan bir kişi dedi ki:

Ey Allahım! Benim yanımda bir mal yok ki sadaka vereyim. Bu bakımdan bir kişi, benim hakkımdan herhangi bir şeyi ihlâl ederse, o hakkım onun için sadaka olsun.
Bunun üzerine Allah Teâlâ Hz. Peygamber'e (s.a) 'Ben onu affettim' diye vahyetti.

Bazılarınız Ebu Damdan gibi olmaktan âciz midir?

Ashab-ı kîram 'Ebu Damdan kimmiş ya Rasûlullah!' diye sorunca şöyle buyurmuştur:
Ebu Damdan sizden önce yaşamış biriydi. Sabahladığı zaman şöyle derdi: 'Ey Allahım! Muhakkak ben bugün bana zulmedene hakkımı sadaka olarak vermiş bulunuyorum'.43
Rabbâniyyûn (Alu İmran/79) kelimesinin tefsirinde şöyle denilmiştir: 'Bunlardan maksat hâlim olan âlimler'dir'.

Hasan Basrî'nin 'Câhiller onlara hitap ettikleri zaman, onlar selâm derler' (Furkan/63) âyetinin tefsirinde 'Hâlim kimselerdir ki eğer cehaletle kendilerine karşı yapılan bir hakarete mâruz kalırlarsa, o şekilde karşılık vermezler' dediği rivayet olunur.
Atâ b. Ebî Rebah der ki: "Hevnen (Furkan/63) tabiri hilm mânâsındadır".

İbn Ebî Habib; ve kehlen (Alu îmran/46) kelimesinin tefsirinde 'Kehl, hilmin son mertebesidir' demiştir.

Mücahid 'Onlar lağvın yanından geçerken şerefli olarak geçerler' (Furkan/72) âyetinin tefsirinde 'Onlara eziyet edildiği zaman affederler' demiştir.

Rivayet ediliyor ki, İbn Mes'ud kendisine hakaret edenlerin yanından geçti. Fakat hiçbir karşılık vermedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:

İbn Mes'ud şerefli olarak sabahladı ve akşamladı.44
Sonra bu hadîsin râvisi İbrahim b. Meysere 'Cahiller kendilerine lâf atarsa selâm derler': (Furkan/63) ayetini okumuştur.

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Allah bana o günü göstermesin, öyle bir zaman gelecek ki âlimlere uyulmayacak, hilm sahibi insanlardan utanılmayacaktır. İşte o zaman dilleri Arab, fakat gönülleri Acem gönlüdür!45

İçinizden akıl sahipleri beni takip etsin! Onlardan sonra gelenler ve daha sonra gelenler, sakın ihtilaf etmeyin, yoksa gönülleriniz de ayrılır. Sokak fitnelerinden de korununuz!46

Rivayet ediliyor ki Eşeç 47 adlı zat Hz. Peygamber'e elçi olarak geldi. Devesini kapıda çöktürdü. Sonra deveyi bağladı. Sırtında bulunan iki elbiseyi çıkardı. Torbasından iki tane güzel elbise çıkarıp onları giydi. Bütün bunları Hz. Peygamberin gözü önünde yapıyordu. Hz. Peygamber onun yaptığını görüyordu. Sonra Hz. Peygamber'e doğru, yürümeye başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber kendisine şöyle dedi:

-Ey Eşec! muhakkak sende iki'ahlâk vardır. Allah da,Peygamber de onları sever!

-Annem ve babam sana feda olsun! Onlar nelerdir?

-Onlar hilm ile sabırdır!

-Acaba bu iki ahlâkı ben çalışarak mı elde ettim, yoksa tabiî olarak mı bende vardı?

-Hayır! Allah seni o ahlâklar ile beraber yaratmıştır.

-Hamd o Allah'a mahsustur ki beni Allah ve Rasûlü tarafından sevilen iki ahlâk ile yaratmıştır!48

Allah, hâlim olan, Allah'tan utanan, zengin, namuslu, çoluk çocuk babası ve muttaki bir kimseyi sever ve muhakkak ki fâhiş konuşan, çenesi düşük olan, dilencilik yapan, ısrarcı olan bir ahmaktan da nefret eder.49
İbn Abbas (r.a) Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet eder:

Kim de şu üç hasletten birisi bulunmazsa, o kimsenin amelinden hiçbir şeye güvenmeyiniz:

1. Kendisini Allah'a karşı olan günahlardan menedecek takvâ,

2. Sefih bir kimseyi durduracak hilm,

3. İnsanlar arasında idare etmesine vesile olacak bir ahlâk.50
Allah Teâlâ kıyamet gününde mahlukları bir araya getirdiği zaman bir dellâl şöyle çağırır: 'Fazilet ehli nerede?' Bu çağrı üzerine, az oldukları halde, bir kısım insanlar kalkıp süratle cennete doğru yürürler. Melekler bunları karşılar ve kendilerine şöyle derler:

-Biz sizin süratle cennete doğru gittiğinizi müşahede ediyoruz!

-Biz fazilet ehliyiz!

-Sizin faziletiniz neydi?

-Biz zulme uğradığımız zaman sabrederdik. Bize kötülük yapıldığı zaman affederdik. Bize karşı cehaletle muamele edildiği zaman hilm gösterirdik.

-Cennete giriniz! Çalışanların ecri olmak bakımından cennet ne güzel evdir!51

Ashâb'ın ve Alimlerin Sözleri

Hz. Ömer şöyle demiştir: İlim öğreniniz! İlim için sekinet ve hilm öğreniniz!'

Hz. Ali şöyle der: 'Hayr, malının ve evladının çoğalması değildir. Hayr, ilminin çoğalması, hilminin büyümesi, ibadetinle halka karşı böbürlenmemen, iyilik yaptığın zaman Allah'a hamdetmen, kötülük yaptığın zaman Allah'tan af dilemendir.'

Hasan Basrî şöyle demiştir: İlmi arayınız! Fakat onu vâkar ve hilimle süslendiriniz!'
Eksem b. Sayf şöyle demiştir: 'Aklın direği ve dayanağı hilm'dir. İşin temeli de sabırdır'.

Ebu Derda şöyle demiştir: 'Ben halkın dikensiz yaprak oldukları bir zamanda onlara yetiştim. Sonra yapraksız dikenler oluverdiler. Onları tanıdığın takdirde seni tenkid ederler. Onları bıraktığın takdirde seni bırakmazlar'.
Dinleyenler, kendisine 'O halde ne yapmalıyız?' diye sorunca cevap olarak şöyle demiştir: 'Kendi hakkından fakirlik günün için onlara borç vermelisin?

Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir: 'Halîm bir kimsenin hilminden ötürü kendisine ilk verilen mükâfat şudur ki; bütün insanlar câhile karşı ona yardımcı olurlar'.

Muaviye şöyle demiştir: 'Kulun, hâlimliği câhilliğini, sabırlılığı da şehvetini mağlup etmedikçe ictihad derecesine varamaz ve buna da ancak ilim kuvvetiyle varabilir'.

Muaviye, Amr b. Ethem'e52 şöyle dedi: 'İnsanların hangisi daha cesur ve kahramandır?' Cevap olarak Amr şunu söyledi: 'Hâlimliğiyle cahilliğini geri çeviren kimse'.

Muaviye devamla dedi ki: 'Erkeklerin hangisi daha fazla cömerttir?' Amr cevap olarak 'Dünyasını dininin salâhı için feda eden kimse insanların en cömertidir' dedi.
Enes b. Mâlik 'İyilikle kötülük, mücazat ve mükâfat hususunda eşit değildir. O halde sen kötülüğü en iyi şekilde defet' (Fussilet/34-35) ayetinin tefsirinde şöyle demiştir: 'Gazabı (öfkeyi) sabırla, cehaleti ilimle, kötülüğü affetmekle defet!'

Aranızda düşmanlık olan bir kimseye böyle davranırsan o kimse sana dost gibi olur. Bu haslete ancak sabır ve nefislerini intikamdan men edenler ve iman ve kemâl-i nefis sahipleri sahip olur. Bu güzel ahlâk sayesinde cennet ehli olurlar!.

Bahsi geçen kişi öyle bir kişidir ki onun arkadaşı kendisine küfrettiği halde arkadaşına 'Eğer sen yalan söylüyorsan Allah seni affetsin, eğer doğru söylüyorsan Allah beni affetsin' diyendir.

Seleften biri şöyle demiştir: 'Basra halkından birine küfrettim. O da bana karşı hilm gösterdi ve bu göstermiş olduğu hilimden dolayı beni uzun bir zaman kendisine kul ve köle gibi mutî kıldı'.

Muaviye, Arabe b. Evs'e53 şöyle sordu: 'Ey Arabe! Sen neyle milletinin efendisi oldun?' Arabe cevap olarak şöyle dedi: 'Ey mü'minlerin emiri! Ben kavmimin cahillerine karşı hilm gösterirdim. İsteyenlere verirdim. Onların ihtiyaçlarına koşardım. Bu bakımdan benim yaptığımı yapan bir kimse benim gibidir. Bu hususta beni geçen bir kimse benden üstündür. Benden geri kalan kimseden ise, ben daha hayırlıyımdır'.

Bir kişi İbn Abbas'a (r.a) küfrederek, içindekini döktükten sonra İbn Abbas kölesine şöyle hitap etti: 'Ey İkrime! Acaba kişinin bizce görülecek bir ihtiyacı var mıdır ki görelim?' Bunun üzerine adam başını eğerek utandı ve yaptığından pişman oldu.

Bir kişi Ömer b. Abdulaziz'e hitaben: 'Ben şahidlik ederim ki sen fâsıklardansın!' dedi. Ömer 'Senin şahidliğin kabul olunmaz!' diye karşılık verdi.

Bir kimse, Hüseyin'in oğlu Ali Zeynelâbidîn'e küfretti. Buna karşılık o, sırtında bulunan gömleği o kişiye verdi ve bir de kendisine bin dirhem de para verilmesini emretti. Bundan dolayıdır ki seleften biri şöyle demiştir: 'Zeynelâbidîn için övülen beş haslet bir araya gelmiş oldu:
1. Hilm,
2. Eziyeti kaldırmak,
3. Kişiyi Allah'tan uzaklaştıran hasletlerden kurtarmak,
4. Kişiyi pişman olmaya ve tevbe etmeye teşvik edip zorlamak,
5. Kişinin kendisini kötülemesine rağmen onu medhetmeye mecbur etmek. Bütün bunları az bir miktarla (bir abâ, bin dirhem) satın aldı!

Bir kişi Cafer b. Muhammed'e54 dedi ki: "Benimle bir kavmin arasında herhangi bir hususta münâzaa vâki oldu. Ben onu terketmek istiyorum. Fakat bana 'onu terketmen senin için zillettir' denilmesinden korkuyorum". Bunun üzerine Câfer cevap olarak şöyle dedi: 'Zelil, zâlim kimsedir'.

Halil b. Ahmed55 şöyle demiştir: 'Önce deniliyordu ki: 'Kim kötülük yaptığı halde kendisine iyilik yapılırsa, bu iyilik onun kalbinde bir engel olur. Onu o kötülüğün benzerinden meneder'.

Ahnef b. Kays derdi ki: 'Ben hâlim bir kimse değilim. Fakat hâlim olmaya kendimi zorluyorum'.

Vehb b. Münebbih dedi ki: 'Acıyana acınır. Susan bir kimse selâmet bulur. Cahillik yapan bir kimse mağlup olur. Acelecilik yapan bir kimse yanılır. Şerre karşı halislik gösteren bir kimse selâmette kalmaz. Kim cedeli bırakmazsa kendisine küfredilir. Şerden nefret eden bir kimse korunur. Allah'ın emirlerine tâbi olan bir kimse korunur. Allah'ın kahrından çekinen bir kimse emin olur. Kim Allah'ı kendisine velî edinirse, her türlü tecavüzden menolunur. Kim Allah'tan istemezse fakir olur. Kim Allah'ın azabından emin olursa, mahrum olur. Kim Allah'tan yardım talep ederse muzaffer olur!'

Bir kişi Mâlik b. Dinar'a 'İşittiğime göre sen beni kötülükle yadetmişsin!' deyince, Mâlik cevap olarak dedi ki: 'Böyle yaptığım takdirde, sen benden, nezdimde daha fazla şerefli olursun. Ben bunu yaptığım takdirde sevaplarımı sana hediye etmiş olurum'.

Alimlerden biri şöyle demiştir: 'Hilm akıldan daha yücedir. Çünkü Allah Teâlâ hilm ile isimlenmiştir'.
Bir kişi hükemadan birine 'Allah'a yemin ederim, ben sana öyle bir küfredeceğim ki seninle beraber kabrine girecek!' Hakîm ona dedi ki: 'Benimle beraber değil, aksine seninle beraber kabre girecektir!'

Meryem'in oğlu İsa Mesih (a.s), yahudilerden bir grubun yanından geçti. Onlar Hz. İsa'ya çirkin laflar attılar. Hz. İsa da onlara güzel sözlerle karşılık verdi. Bunun üzerine Hz. İsa'ya şöyle sordular: 'Onlar çirkin, sen ise hayırlı konuşuyorsun!' İsa (a.s), cevap olarak şöyle dedi: 'Herkes yanındaki sermayeden harcar!'
Lokman Hakîm şöyle demiştir: Üç haslet vardır, onlar ancak üç durumda bilinirler:

1.Hâlim bir kimse ancak öfkelendiği zaman bilinir.

2.Kahraman bir kimse ancak savaş halinde bilinir.

3.Kardeş de ancak kendisine ihtiyaç olduğu zaman bilinir.

Hakimlerden birisinin dostu evine misafir geldi. Hakîm kendisine yemek takdim etti. Bu arada hakîmin kötü ahlâklı hanımı çıkıp misafirin önünden sofrayı kaldırdı, kocasına küfürler savurdu. Bu manzara karşısında hakîmin dostu, öfkeli olarak hakîmin evinden çıktı. Hakîm onun arkasından çıkarak kendisine dedi ki: 'O günü hatırla ki senin evinde yemek yiyorduk. Yukardan bir tavuk sofranın üzerine düştü. Sofrada bulunan yemekleri dağıttı ve bu manzara karşısında hiçbirimiz de öfkelenmedik! (O halde neden öfkeleniyorsun?)' (Hakîmin dostu) 'doğru söyledin' dedi. Hakîm dedi ki: 'O halde bu kadını da o tavuk gibi kabul edip kızmamalısın!' Böylece adamın öfkesi geçti ve yoluna devam ederek 'Hakîm doğru söyledi. Hilm her elemin şifa veren ilâcıdır' dedi.

Adamın biri, bir hakîmin ayağına vurup acıttı. Hakîm buna rağmen öfkelenmedi, hakîme 'Neden öfkelenmedin?' diye sorunca cevap olarak şöyle dedi: 'Ben o kişiyi ayağıma takılıp kaymama sebebiyet veren bir taş yerine koydum. Dolayısıyla öfkeyi boğazlamış oldum'.

Mahmud el-Verrak şöyle dedi: Her günahkarı, bana karşı işlediği cürümleri çok olsa dahi affetmeyi, nefsime gerekli bir va-zife kılacağım; zira insanlar ancak üç sınıftan biridir: 1. Şerefli olan, 2. Şeref bakımından mağlup olan ve 3. Mukavemette denk olan! Benden üstün olana gelince, onun kıymetini bilir ve bu yüzden ona karşılık vermem ve onun hakkında hakka uyarım. Hakka uymak da lâzımdır. Derece bakımından benden küçük olana gelince, o birşey söylerse kendisine cevap vermemekle namusumu korurum, cevap vermemekten dolayı bir kimsenin kınamasına uğramış olsam dahi. Benim gibi olana gelince, eğer o kayar veya düşerse, ben faziletli olurum. Çünkü hilimden dolayı olan fazilet, herşeye hâkimdir!'

_______________________________
36)Taberânî, Dârekutnî
37)İbn Sinnî
38)Irakî aslına raslamadığını kaydeder.
39)Hâkim, Beyhakî
40)Hakim-i Tirmizî, Nevadir'ul-Usûl
41)Taberânî
42)Müslim
43)Ebu Nuaym, Beyhâkî
44)İbn Mübarek
45)İmam Ahmed
46)Müslim
47)Eşec, Abdî kabilesindendir. Kendisine Abduhaysın Eşecî denirdi. Adı
Münzir b. Âbid b. Hars'tır. Vakidî'ye göre H. 10 senesinde gelmiştir. Bir rivayete göre de H. 8'de Mekke'nin fethinden önce gelmiştir. {İthaf'us-Saade)
48)Müslim, Buhârî
49)Taberânî
50)Ebu Nuaym, Taberânî
51)Beyhâkî
52)Temim soyundan olan bu zatın künyesi Ebu Nuaym'dır. Kendisine Ebu Ribî de denir. Sahabîdir.
53)Evs kabilesinin Haris koluna mensuptur. İbn Sa'd, cömertlikle meşhur olduğunu söyler.
54)Adı Câfer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Tâlib'dir.
55)Bu zat, Nahiv ilminin imamlarından kabul edilmiştir.