13.Hastalığı Açıklamak ve Gizlemek Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Halleri
Hastalığı, fakirliği ve başına gelen belâları gizlemek iyilik hazinelerinden ve makamların en yücesindendir. Çünkü Allah'ın hükmüne razı olmak ve O'nun belasına karşı sabretmek kul ile Allah arasında bir şeydir. Bu bakımdan hastalığı gizlemek daha güzel olur. Buna rağmen belirtmekte de niyet ve maksat hâlis olursa sakınca yoktur. Belirtmenin maksatları üçtür:
Bir
Birincisi, kişinin gayesi tedavi olmaktır. Bu bakımdan doktora hastalığını belirtmek mecburiyetindedir. Allah'tan şikayet etmek niyetiyle değil, kendisinde bulunan ilâhî kudreti hikâye etmek kabilinden hastalığını söylemelidir. Bişr el-Hafî, hastalıklarını tedavi eden Dr. Abdurrahman'a hastalıklarını anlattı. Ahmed b. Hanbel kendisinde bulunan hastalıklardan haber verirken derdi: 'Ben ancak Allah'ın kudretini vasıflandırıyorum!'
İki
İkincisi, başkasına kendisine uyulsun diye hastalığını vasıflan dırmasıdır. Oysa kendisi, marifet babında sebatkâr olarak bilinir. Bu bakımdan hastalığını zikretmekteki gayesi; karşısındaki insanın hastalık hakkında kendisinden 'güzel sabır' öğrenmesi ve 'güzel şükür' etmeye alışması içindir. Hastalığın Allah'tan gelen bir nimet olduğunu açıklayıp ona karşılık şükrettiğini ve nimetten konuştuğu gibi ondan konuştuğunu ihsas ettirmek için vasıflandırmasıdır.
Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Hasta, önce Allah'a hamd ve şükredip sonra hastalıklarını belirtirse bu durum şikayet değildir'.
Üç
Üçüncüsü, hastalığı vasıflandırmakla acizliğini, Allah'a muhtaç olduğunu belirtmesidir. Bu durum, kendisine kuvvet ve şecâatuygun görülen, acizlikten uzak sayılan bir kimse için güzeldir.
Nitekim rivayet edildi ki Hz. Ali'ye (r.a) hastalığında 'Sen nasılsın?' diye soruldu. Cevap olarak 'Çok fenayım!' dedi. Bunun üzerine soranlar birbirlerine baktılar. Sanki Hz. Ali'nin böyle söylemesini kerih görüyor ve bunu 'Allah'ı şikayet etmek' şeklinde telâkki ediyorlardı! Bunun üzerine Hz. Ali 'Ben Allah'a karşı pehlivanlık mı göstereyim?' dedi.
Bu bakımdan Hz. Ali, kuvvet ve şecaatine rağmen, acizlik ve fakirliğini göstermek istedi. Bu hususta Allah Teâlâ'nın kendisine vermiş olduğu edeple edeplendi; zira o bir ara hasta iken şöyle dua ettiği Hz. Peygamber'in kulağına gitmişti: 'Ey Allahım! Belaya karşı bana sabır ve tahammül ver!'
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Oysa Allah'tan âfiyetiste!60
Bu niyetlerle hastalığı söylemek caiz görülmüştür. Bu niyetlerin şart koşulması şu sebepten kaynaklanır: Hastalığı söylemek şikayettir. Allah'tan şikayet etmek haramdır.
Nitekim fakirlerin dilenmesi bahsinde bu durumu anlatmıştık! Ancak zaruret hâli müstesnadır. Hastalığı izhar etmek, öfke ve Allah'ın fiilini beğenmemek karinesiyle şikayet olur. Eğer öfke karinesinden ve belirttiğimiz niyetlerden uzak ise, hastalığı belirtmek haramlıkla vasıflandırılmaz. Ancak 'Hastalığı belirtmektense belirtmemek daha evlâdır' diye düşünmelidir. Çünkü hastalığı belirtmek çoğu kez şikayetmiş gibi telâkki edilir ve çoğu kez de tasannu ve hastalık olduğundan daha fazla mübalağa edilir. Kim Allah'a tevekül ettiğinden dolayı tedaviyi terkederse, o hiçbir zaman hastalığını be-lirtemez; zira ilâç vasıtası ile temin edilen rahatlık, hastalığı ifşa etmek suretiyle temin edilenden daha efdaldir.
Seleften biri şöyle demiştir: 'Kim hastalığını ifşa ederse, o sabretmiş sayılmaz!'
'Sabr-ı cemil!' (Yusuf/83) ayetinin mânâsı hakkında 'İçinde şikayet olmayan güzel sabırdır' denilmiştir.
Hz. Yakub'a şöyle denildi: 'Gözünün ışığını götüren nedir?' Hz. Yakub şöyle dedi:
Hastalığı, fakirliği ve başına gelen belâları gizlemek iyilik ha-zinelerinden ve makamların en yücesindendir. Çünkü Allah'ın hükmüne razı olmak ve O'nun belasına karşı sabretmek kul ile Allah arasında bir şeydir. Bu bakımdan hastalığı gizlemek daha güzel olur. Buna rağmen belirtmekte de niyet ve maksat hâlis olursa sakınca yoktur. Belirtmenin maksatları üçtür:
Bir
Birincisi, kişinin gayesi tedavi olmaktır. Bu bakımdan doktora hastalığını belirtmek mecburiyetindedir. Allah'tan şikayet etmek niyetiyle değil, kendisinde bulunan ilâhî kudreti hikâye etmek ka-bilinden hastalığını söylemelidir. Bişr el-Hafî, hastalıklarını tedavi eden Dr. Abdurrahman'a hastalıklarını anlattı. Ahmed b. Hanbel kendisinde bulunan hastalıklardan haber verirken derdi: 'Ben an-cak Allah'ın kudretini vasıflandırıyorum!'
İki
İkincisi, başkasına kendisine uyulsun diye hastalığını vasıflan- dırmasıdır. Oysa kendisi, marifet babında sebatkâr olarak bilinir. Bu bakımdan hastalığını zikretmekteki gayesi; karşısındaki insanın hastalık hakkında kendisinden 'güzel sabır' öğrenmesi ve 'güzel şükür' etmeye alışması içindir. Hastalığın Allah'tan gelen bir nimet olduğunu açıklayıp ona karşılık şükrettiğini ve nimetten konuştuğu gibi ondan konuştuğunu ihsas ettirmek için vasıflandırmasıdır. Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Hasta, önce Allah'a hamd ve şükredip sonra hastalıklarını belir-tirse bu durum şikayet değildir'.
Üç
Üçüncüsü, hastalığı vasıflandırmakla acizliğini, Allah'a muh-taç olduğunu belirtmesidir. Bu durum, kendisine kuvvet ve şecâat
716 İhya-i Ulûm'id-Din
uygun görülen, acizlikten uzak sayılan bir kimse için güzeldir. Nitekim rivayet edildi ki Hz. Ali'ye (r.a) hastalığında 'Sen nasılsın?' diye soruldu. Cevap olarak 'Çok fenayım!' dedi. Bunun üzerine soranlar birbirlerine baktılar. Sanki Hz. Ali'nin böyle söy-lemesini kerih görüyor ve bunu 'Allah'ı şikayet etmek' şeklinde te-lâkki ediyorlardı! Bunun üzerine Hz. Ali 'Ben Allah'a karşı pehli-vanlık mı göstereyim?' dedi.
Bu bakımdan Hz. Ali, kuvvet ve şecaatine rağmen, acizlik ve fakirliğini göstermek istedi. Bu hususta Allah Teâlâ'nın kendisine vermiş olduğu edeple edeplendi; zira o bir ara hasta iken şöyle dua ettiği Hz. Peygamber'in kulağına gitmişti: 'Ey Allahım! Belaya karşı bana sabır ve tahammül ver!' Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Oysa Allah'tan âfiyet
iste!60
Bu niyetlerle hastalığı söylemek caiz görülmüştür. Bu niyetle-rin şart koşulması şu sebepten kaynaklanır: Hastalığı söylemek şikayettir. Allah'tan şikayet etmek haramdır. Nitekim fakirlerin dilenmesi bahsinde bu durumu anlatmıştık! Ancak zaruret hâli müstesnadır. Hastalığı izhar etmek, öfke ve Allah'ın fiilini beğenmemek karinesiyle şikayet olur. Eğer öfke karinesinden ve belirttiğimiz niyetlerden uzak ise, hastalığı belirtmek haramlıkla vasıflandırılmaz. Ancak 'Hastalığı belirtmektense belirtmemek daha evlâdır' diye düşünmelidir. Çünkü hastalığı belirtmek çoğu kez şikayetmiş gibi telâkki edilir ve çoğu kez de tasannu ve hastalık olduğundan daha fazla mübalağa edilir. Kim Allah'a tevekül ettiğinden dolayı tedaviyi terkederse, o hiçbir zaman hastalığını be-lirtemez; zira ilâç vasıtası ile temin edilen rahatlık, hastalığı ifşa etmek suretiyle temin edilenden daha efdaldir.
Seleften biri şöyle demiştir: 'Kim hastalığını ifşa ederse, o sabretmiş sayılmaz!'
Sabr-ı cemil!' (Yusuf/83) ayetinin mânâsı hakkında 'İçinde şikayet olmayan güzel sabırdır' denilmiştir.
Hz. Yakub'a şöyle denildi: 'Gözünün ışığını götüren nedir?' Hz. Yakub şöyle dedi:'Zamanın akması ile üzüntülerin uzunluğu götürdü". Bunun üzerine Allah Teâlâ, Hz. Yakub'a 'Beni kullarıma şikayet etmeye koyuldun!' deyince, Hz. Yakub şöyle demiştir: 'Yârab! Sana tevbe ediyorum!'
Tavus ve Mücahid'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hastalıkta inlemek de hastanın aleyhine yazılır!' Selef, şikayeti gerektiren bir mânânın izharı olduğu için, hastanın inlemesini bile kerih görürlerdi.
Denildi ki: İblis, Hz Eyyûb'den ancak hastalık halinde inlemesini elde etti!' Bu bakımdan inlemek, hastalığın şeytanın payına düşen kısmıdır.
Kul hasta düştüğü zaman, Allah (c.c) iki meleğe şöyle emreder: 'Ziyaretçilerine neler söylediğine dikkat edin!' Eğer kul Allah'a hamdeder, Allah'ı överse, melekler kendisine hayır dua ederler. Eğer şikayette bulunursa, melekler ona 'Sen öyle olasın!' diye beddua ederler.61
Abidlerinden biri şikayet etmek ve fazla konuşmak korkusundan hastalıkta ziyareti kerih görmüştür. Seleften biri hasta düştüğü zaman kapısını kilitler, iyileşip milletin içine çıkıncaya kadar kimse içeri giremezdi. Fudayl, Vuheyb ve Bişr böyle yapanlardandı.
Fudayl derdi ki: "Ben ziyaretçi gelmeden hastalığımı çekmek istiyorum!'
Yine şöyle demiştir: 'Ben ziyaretlerden ötürü hastalıktan nefret ediyorum'.
Allah Fudayl'dan ve bütün selef âlimlerinden razı olsun!
Tevhid ve Tevekkül bölümü Allah'ın yardımı ve hüsn-i tevfîki ile tamamlandı. Allah'ın izniyle bu bölümü Muhabbet, Şevk, Üns ve Rıza ile ilgili bölüm takip edecektir. Muvaffak kılan Allah Teâlâ'dır!'Zamanın akması ile üzüntülerin uzunluğu götürdü". Bunun üze-rine Allah Teâlâ, Hz. Yakub'a 'Beni kullarıma şikayet etmeye koyuldun!' deyince, Hz. Yakub şöyle demiştir: 'Yârab! Sana tevbe ediyorum!'
Tavus ve Mücahid'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hastalıkta inlemek de hastanın aleyhine yazılır!' Selef, şikayeti gerektiren bir mânânın izharı olduğu için, hastanın inlemesini bile kerih görürlerdi.
Denildi ki: İblis, Hz Eyyûb'den ancak hastalık halinde inleme-sini elde etti!' Bu bakımdan inlemek, hastalığın şeytanın payına düşen kısmıdır.
Kul hasta düştüğü zaman, Allah (c.c) iki meleğe şöyle emre-der: 'Ziyaretçilerine neler söylediğine dikkat edin!' Eğer kul Allah'a hamdeder, Allah'ı överse, melekler kendisine hayır dua ederler. Eğer şikayette bulunursa, melekler ona 'Sen öyle olasın!' diye beddua ederler.61
Abidlerinden biri şikayet etmek ve fazla konuşmak korkusundan hastalıkta ziyareti kerih görmüştür. Seleften biri hasta düştüğü zaman kapısını kilitler, iyileşip milletin içine çıkıncaya kadar kimse içeri giremezdi. Fudayl, Vuheyb ve Bişr böyle yapanlardandı.
Fudayl derdi ki: "Ben ziyaretçi gelmeden hastalığımı çekmek istiyorum!'
Yine şöyle demiştir: 'Ben ziyaretlerden ötürü hastalıktan nefret ediyorum'.
Allah Fudayl'dan ve bütün selef âlimlerinden razı olsun!
Tevhid ve Tevekkül bölümü Allah'ın yardımı ve hüsn-i tevfîki ile tamamlandı. Allah'ın izniyle bu bölümü Muhabbet, Şevk, Üns ve Rıza ile ilgili bölüm takip edecektir. Muvaffak kılan Allah Teâlâ'dır!
60) Daha önce geçmişti.
61) Daha önce geçmişti.
Bir
Birincisi, kişinin gayesi tedavi olmaktır. Bu bakımdan doktora hastalığını belirtmek mecburiyetindedir. Allah'tan şikayet etmek niyetiyle değil, kendisinde bulunan ilâhî kudreti hikâye etmek kabilinden hastalığını söylemelidir. Bişr el-Hafî, hastalıklarını tedavi eden Dr. Abdurrahman'a hastalıklarını anlattı. Ahmed b. Hanbel kendisinde bulunan hastalıklardan haber verirken derdi: 'Ben ancak Allah'ın kudretini vasıflandırıyorum!'
İki
İkincisi, başkasına kendisine uyulsun diye hastalığını vasıflan dırmasıdır. Oysa kendisi, marifet babında sebatkâr olarak bilinir. Bu bakımdan hastalığını zikretmekteki gayesi; karşısındaki insanın hastalık hakkında kendisinden 'güzel sabır' öğrenmesi ve 'güzel şükür' etmeye alışması içindir. Hastalığın Allah'tan gelen bir nimet olduğunu açıklayıp ona karşılık şükrettiğini ve nimetten konuştuğu gibi ondan konuştuğunu ihsas ettirmek için vasıflandırmasıdır.
Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Hasta, önce Allah'a hamd ve şükredip sonra hastalıklarını belirtirse bu durum şikayet değildir'.
Üç
Üçüncüsü, hastalığı vasıflandırmakla acizliğini, Allah'a muhtaç olduğunu belirtmesidir. Bu durum, kendisine kuvvet ve şecâatuygun görülen, acizlikten uzak sayılan bir kimse için güzeldir.
Nitekim rivayet edildi ki Hz. Ali'ye (r.a) hastalığında 'Sen nasılsın?' diye soruldu. Cevap olarak 'Çok fenayım!' dedi. Bunun üzerine soranlar birbirlerine baktılar. Sanki Hz. Ali'nin böyle söylemesini kerih görüyor ve bunu 'Allah'ı şikayet etmek' şeklinde telâkki ediyorlardı! Bunun üzerine Hz. Ali 'Ben Allah'a karşı pehlivanlık mı göstereyim?' dedi.
Bu bakımdan Hz. Ali, kuvvet ve şecaatine rağmen, acizlik ve fakirliğini göstermek istedi. Bu hususta Allah Teâlâ'nın kendisine vermiş olduğu edeple edeplendi; zira o bir ara hasta iken şöyle dua ettiği Hz. Peygamber'in kulağına gitmişti: 'Ey Allahım! Belaya karşı bana sabır ve tahammül ver!'
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Oysa Allah'tan âfiyetiste!60
Bu niyetlerle hastalığı söylemek caiz görülmüştür. Bu niyetlerin şart koşulması şu sebepten kaynaklanır: Hastalığı söylemek şikayettir. Allah'tan şikayet etmek haramdır.
Nitekim fakirlerin dilenmesi bahsinde bu durumu anlatmıştık! Ancak zaruret hâli müstesnadır. Hastalığı izhar etmek, öfke ve Allah'ın fiilini beğenmemek karinesiyle şikayet olur. Eğer öfke karinesinden ve belirttiğimiz niyetlerden uzak ise, hastalığı belirtmek haramlıkla vasıflandırılmaz. Ancak 'Hastalığı belirtmektense belirtmemek daha evlâdır' diye düşünmelidir. Çünkü hastalığı belirtmek çoğu kez şikayetmiş gibi telâkki edilir ve çoğu kez de tasannu ve hastalık olduğundan daha fazla mübalağa edilir. Kim Allah'a tevekül ettiğinden dolayı tedaviyi terkederse, o hiçbir zaman hastalığını be-lirtemez; zira ilâç vasıtası ile temin edilen rahatlık, hastalığı ifşa etmek suretiyle temin edilenden daha efdaldir.
Seleften biri şöyle demiştir: 'Kim hastalığını ifşa ederse, o sabretmiş sayılmaz!'
'Sabr-ı cemil!' (Yusuf/83) ayetinin mânâsı hakkında 'İçinde şikayet olmayan güzel sabırdır' denilmiştir.
Hz. Yakub'a şöyle denildi: 'Gözünün ışığını götüren nedir?' Hz. Yakub şöyle dedi:
Hastalığı, fakirliği ve başına gelen belâları gizlemek iyilik ha-zinelerinden ve makamların en yücesindendir. Çünkü Allah'ın hükmüne razı olmak ve O'nun belasına karşı sabretmek kul ile Allah arasında bir şeydir. Bu bakımdan hastalığı gizlemek daha güzel olur. Buna rağmen belirtmekte de niyet ve maksat hâlis olursa sakınca yoktur. Belirtmenin maksatları üçtür:
Bir
Birincisi, kişinin gayesi tedavi olmaktır. Bu bakımdan doktora hastalığını belirtmek mecburiyetindedir. Allah'tan şikayet etmek niyetiyle değil, kendisinde bulunan ilâhî kudreti hikâye etmek ka-bilinden hastalığını söylemelidir. Bişr el-Hafî, hastalıklarını tedavi eden Dr. Abdurrahman'a hastalıklarını anlattı. Ahmed b. Hanbel kendisinde bulunan hastalıklardan haber verirken derdi: 'Ben an-cak Allah'ın kudretini vasıflandırıyorum!'
İki
İkincisi, başkasına kendisine uyulsun diye hastalığını vasıflan- dırmasıdır. Oysa kendisi, marifet babında sebatkâr olarak bilinir. Bu bakımdan hastalığını zikretmekteki gayesi; karşısındaki insanın hastalık hakkında kendisinden 'güzel sabır' öğrenmesi ve 'güzel şükür' etmeye alışması içindir. Hastalığın Allah'tan gelen bir nimet olduğunu açıklayıp ona karşılık şükrettiğini ve nimetten konuştuğu gibi ondan konuştuğunu ihsas ettirmek için vasıflandırmasıdır. Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Hasta, önce Allah'a hamd ve şükredip sonra hastalıklarını belir-tirse bu durum şikayet değildir'.
Üç
Üçüncüsü, hastalığı vasıflandırmakla acizliğini, Allah'a muh-taç olduğunu belirtmesidir. Bu durum, kendisine kuvvet ve şecâat
716 İhya-i Ulûm'id-Din
uygun görülen, acizlikten uzak sayılan bir kimse için güzeldir. Nitekim rivayet edildi ki Hz. Ali'ye (r.a) hastalığında 'Sen nasılsın?' diye soruldu. Cevap olarak 'Çok fenayım!' dedi. Bunun üzerine soranlar birbirlerine baktılar. Sanki Hz. Ali'nin böyle söy-lemesini kerih görüyor ve bunu 'Allah'ı şikayet etmek' şeklinde te-lâkki ediyorlardı! Bunun üzerine Hz. Ali 'Ben Allah'a karşı pehli-vanlık mı göstereyim?' dedi.
Bu bakımdan Hz. Ali, kuvvet ve şecaatine rağmen, acizlik ve fakirliğini göstermek istedi. Bu hususta Allah Teâlâ'nın kendisine vermiş olduğu edeple edeplendi; zira o bir ara hasta iken şöyle dua ettiği Hz. Peygamber'in kulağına gitmişti: 'Ey Allahım! Belaya karşı bana sabır ve tahammül ver!' Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
Sen Allah'tan bela istemiş oldun. Oysa Allah'tan âfiyet
iste!60
Bu niyetlerle hastalığı söylemek caiz görülmüştür. Bu niyetle-rin şart koşulması şu sebepten kaynaklanır: Hastalığı söylemek şikayettir. Allah'tan şikayet etmek haramdır. Nitekim fakirlerin dilenmesi bahsinde bu durumu anlatmıştık! Ancak zaruret hâli müstesnadır. Hastalığı izhar etmek, öfke ve Allah'ın fiilini beğenmemek karinesiyle şikayet olur. Eğer öfke karinesinden ve belirttiğimiz niyetlerden uzak ise, hastalığı belirtmek haramlıkla vasıflandırılmaz. Ancak 'Hastalığı belirtmektense belirtmemek daha evlâdır' diye düşünmelidir. Çünkü hastalığı belirtmek çoğu kez şikayetmiş gibi telâkki edilir ve çoğu kez de tasannu ve hastalık olduğundan daha fazla mübalağa edilir. Kim Allah'a tevekül ettiğinden dolayı tedaviyi terkederse, o hiçbir zaman hastalığını be-lirtemez; zira ilâç vasıtası ile temin edilen rahatlık, hastalığı ifşa etmek suretiyle temin edilenden daha efdaldir.
Seleften biri şöyle demiştir: 'Kim hastalığını ifşa ederse, o sabretmiş sayılmaz!'
Sabr-ı cemil!' (Yusuf/83) ayetinin mânâsı hakkında 'İçinde şikayet olmayan güzel sabırdır' denilmiştir.
Hz. Yakub'a şöyle denildi: 'Gözünün ışığını götüren nedir?' Hz. Yakub şöyle dedi:'Zamanın akması ile üzüntülerin uzunluğu götürdü". Bunun üzerine Allah Teâlâ, Hz. Yakub'a 'Beni kullarıma şikayet etmeye koyuldun!' deyince, Hz. Yakub şöyle demiştir: 'Yârab! Sana tevbe ediyorum!'
Tavus ve Mücahid'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hastalıkta inlemek de hastanın aleyhine yazılır!' Selef, şikayeti gerektiren bir mânânın izharı olduğu için, hastanın inlemesini bile kerih görürlerdi.
Denildi ki: İblis, Hz Eyyûb'den ancak hastalık halinde inlemesini elde etti!' Bu bakımdan inlemek, hastalığın şeytanın payına düşen kısmıdır.
Kul hasta düştüğü zaman, Allah (c.c) iki meleğe şöyle emreder: 'Ziyaretçilerine neler söylediğine dikkat edin!' Eğer kul Allah'a hamdeder, Allah'ı överse, melekler kendisine hayır dua ederler. Eğer şikayette bulunursa, melekler ona 'Sen öyle olasın!' diye beddua ederler.61
Abidlerinden biri şikayet etmek ve fazla konuşmak korkusundan hastalıkta ziyareti kerih görmüştür. Seleften biri hasta düştüğü zaman kapısını kilitler, iyileşip milletin içine çıkıncaya kadar kimse içeri giremezdi. Fudayl, Vuheyb ve Bişr böyle yapanlardandı.
Fudayl derdi ki: "Ben ziyaretçi gelmeden hastalığımı çekmek istiyorum!'
Yine şöyle demiştir: 'Ben ziyaretlerden ötürü hastalıktan nefret ediyorum'.
Allah Fudayl'dan ve bütün selef âlimlerinden razı olsun!
Tevhid ve Tevekkül bölümü Allah'ın yardımı ve hüsn-i tevfîki ile tamamlandı. Allah'ın izniyle bu bölümü Muhabbet, Şevk, Üns ve Rıza ile ilgili bölüm takip edecektir. Muvaffak kılan Allah Teâlâ'dır!'Zamanın akması ile üzüntülerin uzunluğu götürdü". Bunun üze-rine Allah Teâlâ, Hz. Yakub'a 'Beni kullarıma şikayet etmeye koyuldun!' deyince, Hz. Yakub şöyle demiştir: 'Yârab! Sana tevbe ediyorum!'
Tavus ve Mücahid'den şöyle rivayet edilmiştir: 'Hastalıkta inlemek de hastanın aleyhine yazılır!' Selef, şikayeti gerektiren bir mânânın izharı olduğu için, hastanın inlemesini bile kerih görürlerdi.
Denildi ki: İblis, Hz Eyyûb'den ancak hastalık halinde inleme-sini elde etti!' Bu bakımdan inlemek, hastalığın şeytanın payına düşen kısmıdır.
Kul hasta düştüğü zaman, Allah (c.c) iki meleğe şöyle emre-der: 'Ziyaretçilerine neler söylediğine dikkat edin!' Eğer kul Allah'a hamdeder, Allah'ı överse, melekler kendisine hayır dua ederler. Eğer şikayette bulunursa, melekler ona 'Sen öyle olasın!' diye beddua ederler.61
Abidlerinden biri şikayet etmek ve fazla konuşmak korkusundan hastalıkta ziyareti kerih görmüştür. Seleften biri hasta düştüğü zaman kapısını kilitler, iyileşip milletin içine çıkıncaya kadar kimse içeri giremezdi. Fudayl, Vuheyb ve Bişr böyle yapanlardandı.
Fudayl derdi ki: "Ben ziyaretçi gelmeden hastalığımı çekmek istiyorum!'
Yine şöyle demiştir: 'Ben ziyaretlerden ötürü hastalıktan nefret ediyorum'.
Allah Fudayl'dan ve bütün selef âlimlerinden razı olsun!
Tevhid ve Tevekkül bölümü Allah'ın yardımı ve hüsn-i tevfîki ile tamamlandı. Allah'ın izniyle bu bölümü Muhabbet, Şevk, Üns ve Rıza ile ilgili bölüm takip edecektir. Muvaffak kılan Allah Teâlâ'dır!
60) Daha önce geçmişti.
61) Daha önce geçmişti.
Tevhid ve Tevekkül
- 1.Giriş
- 10.Eşyaları Çalındığında Tevekkül Sahiplerinin Göstermesi Gereken Âdâb
- 11.Bazı Hallerde Tedaviyi Terketmenin Makbul Olup Tevekkülün Kuvvetli Oluşuna Delâlet Etmesi
- 12.Her Durumda Tedaviyi Terketmenin Daha Üstün Olduğunu Söyleyenlere Reddiye
- 13.Hastalığı Açıklamak ve Gizlemek Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Halleri
- 2.Tevekkül'ün Fazileti
- 3.Tevekkül'ün Esası Olan Tevhîd'in Hakikati
- 4.Tevekkül'ün Halleri ve Amelleri
- 5.Tevekkül Hali
- 6.Tevekkül Halleri Hakkında Şeyhlerin Sözleri
- 7.Tevekkül Sahiplerinin Amelleri
- 8.Aile Sahibi Kimselerin Tevekkülü
- 9.Sebeplere Sarılmak Hususunda Tevekkül Sahiplerinin Hallerini İzah Eden Bir Misâl