1.Giriş

Her nefsi yaptığıyla, her azayı işlediğiyle murâkabe eden, kalplerin gizli köşelerinde vâki olan hâdiselere muttali olan, kullarının kalbinde kıpırdananı hesaba çeken Allah'a hamdolsun!

O Allah ki O'nun ilminden hareketli ve hareketsiz, yerde ve göklerde olan zerre miktarı birşey kaybolmaz. O Allah ki gizli de olsa, işlerin çoğundan ve azından, açığından ve gizlisinden kulunu hesaba çeker.

O Allah ki ne kadar küçük olarsa olsun kullarının ibadetlerini kabul etmekle onlara lütûfta bulunur. O Allah ki ne kadar çok olursa olsun kullarının günahlarını affetmekle onlara ikramda bulunur. Her nefis hazır ettiğini bilsin, daha önce ve sonra gönderdiğini görsün diye kullarını hesaba çeker.

Dolayısıyla nefis dünyada murâkabe ve muhasebeye yapışmasaydı kıyamet arasatında şakî olup helâk olacağını anlar. Mücâhede, muhasebe ve murâkabeden sonra, eğer Allah; az sermayesini kabul etmek lütfunda bulunmasaydı, muhakkak mahrum olup zarar ederdi.

Nitekim bütün kulları kapsayan, rahmeti dünya ve ahirette bütün mahlukları içerisine alan Allah ortaktan münezzehtir. Bu bakımdan O'nun fazlının nefhalarıyla kalpler imanı kabul etmek için genişlediler. Tevfîkinin bereketiyle azalar, ibadetlerle bağlanıp edeplendiler. Güzel hidayetiyle kalplerden cehaletin karanlıkları sökülüp atıldı. O'nun yardımıyla şeytanın hileleri kesildi. O'nun inayetinin lütfuyla hasenelerin kefesi günahların kefesine galip geldi. O'nun kolaylaştırmasıyla ibadetlerin kolaylaşan kısımları kolaylaştılar. Bu bakımdan vermek, mükâfat, uzaklaştırmak, yaklaştırmak, saîd ve şakî yapmak O'ndan gelir.

Salât ve selâm peygamberlerin efendisi Hz. Muhammed'in, sâfîlerin efendileri olan âlinin, muttakîlerin önderleri olan ashabının üzerine olsun!
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Yapılan amel bir hardal danesi kadar da olsa onu getirir (tartıya koyarız). Hesap gören olarak biz kâfiyiz.!(Enbiya/47)

Kitap (ortaya) konulmuştur. Suçluların onun içindekilerden korkarak 'Eyvah bize! Bu kitaba ne oluyor (günahlarımızdan) küçük büyük bırakmayıp hepsini toplamış!' derler. Yaptıklarını hazır bulmuşlardır! Rabbin kimseye zulmetmez.(Kehf/49)

Birgün Allah onların hepsini diriltir de yaptıklarını kendilerine haber verir. Allah saymış, onlar ise bunu unutmuşlardır. Allah herşeye şahiddir.(Mücadele/6)

O gün insanlar ayrı ayrı gruplar halinde çıkarlar ki yaptıkları kendilerine gösterilsin. Artık kim zerre miktarı bir hayır işlemişse, onun mükâfatını görür, kim de zerre miktarı bir kötülük işlemişse onun cezasını görür.(Zilzal/6-8)

Sonra herkese kazandığı tamamen verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır.
(Bakara/281)

O gün her nefis, yaptığı her hayrı hazır bulacaktır; işlediği her kötülüğü de... O kötülükle kendisi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Allah sizi kendisinden sakındırıyor.(Âlu İmran/30)

Biliniz ki Allah, içinizden geçeni bilir! O'ndan sakının ve bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır!(Bakara/235)

Basiret sahipleri Allah Teâlâ'nın kendilerini murâkabe ettiğini ve gelecekte hesaba çekeceğini anladılar. Kalplerine gelen vesveselerin ve düşüncelerin zerresinden dahi hesaba çekileceklerdir. Bu tehlikelerden ancak nefsi muhasebe etmeye devam etmekle ve doğru murâkabeyle kurtulabileceklerini kesin olarak anladılar. Nefsi nefesler ve hareketlerde sorguya çekmek, düşünce ve fikirlerde muhasebe etmekle kurtulurlar. Bu bakımdan hesaba çekilmezden önce nefsini hesaba çekenin kıyamette hesabı hafifler. Soru sorulacağı gün cevabı hazır olur. Dönüş yeri güzel olur. Kim nefsini hesaba çekmezse onun hasret çekmesi devam eder. Arasat'ta beklemeleri oldukça uzar. Günahları onu mahrumiyet ile öfkeye sürükler.

Bu, basiret sahiplerine keşfolunduğunda bildiler ki onları bu durumdan ancak Allah'a ibadet etmek kurtarır. Allah onlara sabır ve nöbet bekleme emrini verdi.
Ey iman edenler!Sabredin,direnin.Savaşa hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki felâh bulasınız.(Âlu İmran/200)

Bu bakımdan basiret sahipleri nefislerini önce muâşeret (şartlaşma) sonra murâkabe (gözetmek), sonra muhâsebe (hesaba çekmek), sonra muâkabe (cezalandırma), sonra mücâhede ve sonra muâtebe (kınamak) ile nöbetleşmeye zorladılar. Onlar için murâbete altı makam oldu. Bu makamları izah etmek, hakikatini, faziletini ve oradaki amellerin tafsilatını beyan etmek gerekir. Muhasebenin de esasını belirtmek lâzımdır. Fakat her muhasebe bir şart ve murâkabeden sonradır. Zarardan hemen sonra muâtebe ve murâkabe gelir. Bu bakımdan biz bu makamların izahını yapalım. Tevfîk ancak Allah'tandır!