3.3.7 Sekizinci Derece
Sekizinci Derece
Sekizinci derece, kendisinin uyarmayı becerememesi, fakat uyarma hususunda silahlı birtakım yardımcılara muhtaç olmasıdır. Bu takdirde çoğu zaman fasık ve uyarılan kimse de yardımcılarından imdat ister ve böylece iki tarafın karşılıklı dövüşmesine vesile olur. İşte bu ihtimalden dolayı imamın iznine ihtiyaç olup olmadığında ihtilaf baş göstermiştir.
Bir grup 'Fertler izinsiz bunu yapamaz. Çünkü bu tür uyarma izinsiz yapıldığı takdirde fitnenin tahrikine, heyecanın kabarmasına ve memleketin harap olmasına yol açar!' demiştir.
Başka bir grup İmamın iznine ihtiyaç yoktur' demişlerdir.
Bu grubun sözü, kıyasa daha uygundur. Çünkü mademki toplumun fertlerine emri bi'l ma'ruf yapmak caizdir, o halde ernri bi'l ma'ruf'un ön dereceleri ikinci plandaki derecelerine, ikinci dereceler de üçüncü derecelere çekip iteler! Böylece şeksiz ve şüphesiz bir vuruşmaya insanı sokar. Vuruşma ise, yardım istemeye çağırır. Bu bakımdan emri bi'l ma'ruf'un lâzım ve ayrılmaz zorluklarından perva etmemek uygundur. Emri bi'l ma'rufun sonucu, Allah'ın rızası ve günahları kaldırmak yolunda ordular tanzim etmeye varır. Biz ise, gazilere bir araya gelmelerini ve istedikleri kâfir topluluğuyla ehli küfrün kökünü kazımak gayesiyle savaşabileceklerini caiz görürüz.
İşte böylece ehli fesadın kökünü kesmek de caizdir. Çünkü kâfiri (eğer zimmî değilse) öldürmekte sakınca yoktur. Müslüman da öldürülürse şehiddir. İşte böylece fısk ve fücurunu müdafaa eden fâsığı öldürmekte de (nizamlara riayet etmediği için) sakınca yoktur. Haklı olan uyarıcı ise, eğer mazlum olarak öldürülürse şehiddir.
Netice itibarıyla işin bu kerteye varacağı, uyarıcılık hususunda pek nadir görülmüştür. Bu bakımdan böyle nadir bir hâdisenin düşüncesi kıyas kanununu değiştiremez. Aksine denir ki, münkeri kaldırmaya kudreti olan herkes için eliyle, silahıyla, nefsiyle ve yardımcılarıyla onu kaldırmaya çalışmak gerekir.
Mademki durum budur, daha önce dediğimiz gibi meselenin çeşitli ihtimalleri vardır. İşte buraya kadar zikrettiğimiz sekiz derece, uyarıcılığın dereceleridir. Biz şimdilik onların âdâbını zikredelim. Tevfîk ve ihsan eden Allah Azimüşşan'dır.
Sekizinci derece, kendisinin uyarmayı becerememesi, fakat uyarma hususunda silahlı birtakım yardımcılara muhtaç olmasıdır. Bu takdirde çoğu zaman fasık ve uyarılan kimse de yardımcılarından imdat ister ve böylece iki tarafın karşılıklı dövüşmesine vesile olur. İşte bu ihtimalden dolayı imamın iznine ihtiyaç olup olmadığında ihtilaf baş göstermiştir.
Bir grup 'Fertler izinsiz bunu yapamaz. Çünkü bu tür uyarma izinsiz yapıldığı takdirde fitnenin tahrikine, heyecanın kabarmasına ve memleketin harap olmasına yol açar!' demiştir.
Başka bir grup İmamın iznine ihtiyaç yoktur' demişlerdir.
Bu grubun sözü, kıyasa daha uygundur. Çünkü mademki toplumun fertlerine emri bi'l ma'ruf yapmak caizdir, o halde ernri bi'l ma'ruf'un ön dereceleri ikinci plandaki derecelerine, ikinci dereceler de üçüncü derecelere çekip iteler! Böylece şeksiz ve şüphesiz bir vuruşmaya insanı sokar. Vuruşma ise, yardım istemeye çağırır. Bu bakımdan emri bi'l ma'ruf'un lâzım ve ayrılmaz zorluklarından perva etmemek uygundur. Emri bi'l ma'rufun sonucu, Allah'ın rızası ve günahları kaldırmak yolunda ordular tanzim etmeye varır. Biz ise, gazilere bir araya gelmelerini ve istedikleri kâfir topluluğuyla ehli küfrün kökünü kazımak gayesiyle savaşabileceklerini caiz görürüz.
İşte böylece ehli fesadın kökünü kesmek de caizdir. Çünkü kâfiri (eğer zimmî değilse) öldürmekte sakınca yoktur. Müslüman da öldürülürse şehiddir. İşte böylece fısk ve fücurunu müdafaa eden fâsığı öldürmekte de (nizamlara riayet etmediği için) sakınca yoktur. Haklı olan uyarıcı ise, eğer mazlum olarak öldürülürse şehiddir.
Netice itibarıyla işin bu kerteye varacağı, uyarıcılık hususunda pek nadir görülmüştür. Bu bakımdan böyle nadir bir hâdisenin düşüncesi kıyas kanununu değiştiremez. Aksine denir ki, münkeri kaldırmaya kudreti olan herkes için eliyle, silahıyla, nefsiyle ve yardımcılarıyla onu kaldırmaya çalışmak gerekir.
Mademki durum budur, daha önce dediğimiz gibi meselenin çeşitli ihtimalleri vardır. İşte buraya kadar zikrettiğimiz sekiz derece, uyarıcılığın dereceleridir. Biz şimdilik onların âdâbını zikredelim. Tevfîk ve ihsan eden Allah Azimüşşan'dır.
İyiligi Emer, Kötülükten Men
- 1 GİRİŞ
- 2 Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Farziyeti
- 2.1 Hadîsler
- 2.2 Ashab'ın ve Alimlerin Sözleri
- 3 Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Rükün ve Şartları
- 3.1 II. Rükün
- 3.2 III. Rükün
- 3.3 IV. Rükün
- 3.3.1 İkinci Derece
- 3.3.2 Üçüncü Derece
- 3.3.3 Dördüncü Derece
- 3.3.4 Beşinci Derece
- 3.3.5 Altıncı Derece
- 3.3.6 Yedinci Derece
- 3.3.7 Sekizinci Derece
- 3.3.8 Muhtesib'in (Uyarıcının) Âdâbı
- 4 Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i an'il-Münker'in Yolları ve Âdeten Yapılan Münkerler
- 4.1 Çarşılarda Görülen Münkerler
- 4.2 Yollarda Görülen Münkerler
- 4.3 Hamamlarda Görülen Münkerler
- 4.4 Ziyafetin Münkerleri
- 4.5 Genel Münkerler
- 5 Sultanlara Emr-i bi'l-Ma'ruf ve Nehy-i An'il-Münker'de Bulunmak