9.İnsanların Sevgi Hususunda Farklı Olmalarının
Mü'minler, muhabbetin aslında ortak olduklarından dolayı kökünde de ortaktırlar. Fakat marifette bir olmadıklarından, mu-habbetin aslında da değişik mertebeleri vardır. Dünya sevgisinde de durumları böyledir; zira eşya, ancak sebeplerin değişmesinden dolayı değişir, İnsanların çoğu, Allah Teâlâ'nın ancak sıfatlarını ve kulaklarına gelen isimlerini bilir, onları telkin olarak alıp ezberlerler. Çoğu kez o isimlere, Allah Teâlâ'nın münezzeh olduğu mânâları yüklerler. Bazen de o isimlerin hakikatlerine muttali olamazlar, fakat bozuk bir mânâyı da ona yüklemezler Sağlam bir imanla o isim ve sıfatlara inanırlar. O isimlerde araştırmayı bırakıp amele koyulurlar.
Bunlar ashab-ı yeminden sağlam kalan kimselerdir. O isimlere bozuk mânâlar yükleyenler ise sapıtanlardır. Hakikatleri bilenler ancak Allah'ın dergâhına yakın olanlardır.
Allah Teâlâ bu üç sınıfın halini şu ayette zikir buyurmuştur:
(O Allah'a) yaklaştırılanlara rahatlık, hoş bir rızık ve naîm cenneti vardır.(Vâkıa/88-89)
Ama yalanlayıcı sapıklara ise; kaynar sudan bir ziyafet ve cehenneme atılma vardır. Kesin gerçek budur işte!(Vakıa/92-95)
Eğer sen bunları ancak misal vermek suretiyle anlarsan, sevginin değişikliği için bir misal verelim: Mesela İmâm Şâfiî'nin arkadaşları onun sevgisinde müşterektirler. Fakîhler de, halk tabakası da böyledir. Çünkü onun faziletinin bilinmesinde, güzel sîret ve güzel ahlâkının bilinmesinde ortaktırlar. Fakat halk tabakasından olan bir kimse İmâm Şâfiî'nin ilmini mücmel olarak bilir. Onun fakih olan arkadaşı Şâfiî'yi daha iyi tanır.
Bu bakımdan Şâfiî'yi sevmesi ve beğenmesi daha fazladır; zira bir musannifin tasnif ettiği kitabı görüp benimseyen ve o kitab vasıtasıyla musannifin faziletini bilen bir kimse şüphesiz ki o musannifi sever. Ona kalben meyleder. Eğer o kitabdan daha güzel, ondan daha hayret verici başka bir kitabını görürse, şüphesiz ki sevgisi katmerleşir.
Çünkü onun ilmi hakkındaki marifeti katmerleşmiştir. Böylece şahıs, şairin hakkında 'güzel şiiri vardır' diye inandığı için sever. O şairin şiirlerinin, gariplerinden şiir sanatının ve hazâkatinin büyüklüğünü belirtenleri dinlediğinde sevgisi daha da artar ve şairi daha fazla sever. Diğer sanat ve faziletler de böyledir. Halktan bir kimse bazen falan adamın musannif (yazar) olduğunu ve güzel tasnif yaptığını duyar. Fakat tasnifinin ne olduğunu bilmez. Bu bakımdan mücmel bir marifete sahip olur. Dolayısıyla mücmel bir meyli olur. Basiret sahibi bir kimse ise tasnif edilen kitapları tedkik ettiğinde onlardaki acaipliklere muttali olduğunda şüphesiz sevgisi daha da artar.
Çünkü sanat, şiir ve tasnifin güzellikleri, yazarın kemâl sıfatlarının olduğuna delâlet eder. Alem bütünüyle Allah'ın sanatı ve tasnifidir. Avamdan olan bir kimse bunu bilir, inanır. Basiret sahibi ise, âlemdeki ilâhî sanatın tafsilatını tedkik eder.
Hatta mesela sivrisinekteki ilâhî sanatın acaipliklerinden öylesini görür ki aklını yerinden hoplatır, şaşkına döner. Bunun sebebiyle şüphesiz ki Allah'ın azamet, celâl ve kemâl sıfatları onun kalbinde artar. Dolayısıyla Allah sevgisi de çoğalır. Allah'ın garip sanatlarına ne kadar muttali olursa, o nisbette onunla sâni olan Allah'ın azamet ve celâline delil getirmiş olur. Marifeti ve Allah'a olan sevgisi o nisbette artar, Bu marifet denizi Allah'ın sanat ve acaipliklerinin marifet denizi sahili olmayan bir denizdir. Şüphe yok ki sevgide, marifet ehlinin değişikliği hadde ve hesaba gelmeyecek kadardır.
Sebebiyle sevginin değişikliği hâsıl olan faktörlerden biri de sevgi için zikrettiğimiz beş sebebin ihtilâfıdır; zira mesela Allah Teâlâ kendisine iyilik yaptığından dolayı sevip, zatından dolayı sevmeyen bir kimsenin sevgisi zayıflar. Çünkü iyiliğin değişmesi ile bu sevgi değişir. Bu bakımdan böyle bir kimsenin bela halindeki sevgisi, rıza ve nimete mazhar olduğu zamanki sevgisi gibi olmaz. 'Allah Teâlâ kemâl, cemâl, cömertlik ve azametinden ötürü sevgiye müstehaktır' diye Allah'ı seven bir kimseye gelince, bu kimsenin kendisine yapılan iyiliğin değişmesiyle sevgisi değişmez. Bu ve benzeri şeyler, insanların muhabbette bir olmamalarının sebebidir. Sevgide bir olmamak, ahiret saadetinde bir olmamanın sebebidir.
Elbette ahiret, dereceler yönünden daha büyüktür. Onun nimet ve ikramı daha da büyüktür.(İsrâ/21)
Bunlar ashab-ı yeminden sağlam kalan kimselerdir. O isimlere bozuk mânâlar yükleyenler ise sapıtanlardır. Hakikatleri bilenler ancak Allah'ın dergâhına yakın olanlardır.
Allah Teâlâ bu üç sınıfın halini şu ayette zikir buyurmuştur:
(O Allah'a) yaklaştırılanlara rahatlık, hoş bir rızık ve naîm cenneti vardır.(Vâkıa/88-89)
Ama yalanlayıcı sapıklara ise; kaynar sudan bir ziyafet ve cehenneme atılma vardır. Kesin gerçek budur işte!(Vakıa/92-95)
Eğer sen bunları ancak misal vermek suretiyle anlarsan, sevginin değişikliği için bir misal verelim: Mesela İmâm Şâfiî'nin arkadaşları onun sevgisinde müşterektirler. Fakîhler de, halk tabakası da böyledir. Çünkü onun faziletinin bilinmesinde, güzel sîret ve güzel ahlâkının bilinmesinde ortaktırlar. Fakat halk tabakasından olan bir kimse İmâm Şâfiî'nin ilmini mücmel olarak bilir. Onun fakih olan arkadaşı Şâfiî'yi daha iyi tanır.
Bu bakımdan Şâfiî'yi sevmesi ve beğenmesi daha fazladır; zira bir musannifin tasnif ettiği kitabı görüp benimseyen ve o kitab vasıtasıyla musannifin faziletini bilen bir kimse şüphesiz ki o musannifi sever. Ona kalben meyleder. Eğer o kitabdan daha güzel, ondan daha hayret verici başka bir kitabını görürse, şüphesiz ki sevgisi katmerleşir.
Çünkü onun ilmi hakkındaki marifeti katmerleşmiştir. Böylece şahıs, şairin hakkında 'güzel şiiri vardır' diye inandığı için sever. O şairin şiirlerinin, gariplerinden şiir sanatının ve hazâkatinin büyüklüğünü belirtenleri dinlediğinde sevgisi daha da artar ve şairi daha fazla sever. Diğer sanat ve faziletler de böyledir. Halktan bir kimse bazen falan adamın musannif (yazar) olduğunu ve güzel tasnif yaptığını duyar. Fakat tasnifinin ne olduğunu bilmez. Bu bakımdan mücmel bir marifete sahip olur. Dolayısıyla mücmel bir meyli olur. Basiret sahibi bir kimse ise tasnif edilen kitapları tedkik ettiğinde onlardaki acaipliklere muttali olduğunda şüphesiz sevgisi daha da artar.
Çünkü sanat, şiir ve tasnifin güzellikleri, yazarın kemâl sıfatlarının olduğuna delâlet eder. Alem bütünüyle Allah'ın sanatı ve tasnifidir. Avamdan olan bir kimse bunu bilir, inanır. Basiret sahibi ise, âlemdeki ilâhî sanatın tafsilatını tedkik eder.
Hatta mesela sivrisinekteki ilâhî sanatın acaipliklerinden öylesini görür ki aklını yerinden hoplatır, şaşkına döner. Bunun sebebiyle şüphesiz ki Allah'ın azamet, celâl ve kemâl sıfatları onun kalbinde artar. Dolayısıyla Allah sevgisi de çoğalır. Allah'ın garip sanatlarına ne kadar muttali olursa, o nisbette onunla sâni olan Allah'ın azamet ve celâline delil getirmiş olur. Marifeti ve Allah'a olan sevgisi o nisbette artar, Bu marifet denizi Allah'ın sanat ve acaipliklerinin marifet denizi sahili olmayan bir denizdir. Şüphe yok ki sevgide, marifet ehlinin değişikliği hadde ve hesaba gelmeyecek kadardır.
Sebebiyle sevginin değişikliği hâsıl olan faktörlerden biri de sevgi için zikrettiğimiz beş sebebin ihtilâfıdır; zira mesela Allah Teâlâ kendisine iyilik yaptığından dolayı sevip, zatından dolayı sevmeyen bir kimsenin sevgisi zayıflar. Çünkü iyiliğin değişmesi ile bu sevgi değişir. Bu bakımdan böyle bir kimsenin bela halindeki sevgisi, rıza ve nimete mazhar olduğu zamanki sevgisi gibi olmaz. 'Allah Teâlâ kemâl, cemâl, cömertlik ve azametinden ötürü sevgiye müstehaktır' diye Allah'ı seven bir kimseye gelince, bu kimsenin kendisine yapılan iyiliğin değişmesiyle sevgisi değişmez. Bu ve benzeri şeyler, insanların muhabbette bir olmamalarının sebebidir. Sevgide bir olmamak, ahiret saadetinde bir olmamanın sebebidir.
Elbette ahiret, dereceler yönünden daha büyüktür. Onun nimet ve ikramı daha da büyüktür.(İsrâ/21)
Muhabbet
- 1.Giriş
- 10.Marifetullah (Allah'ı Bilmek) Hususunda İnsanların Hatalı Anlayışlarının Sebebi
- 11.Allah'a Olan Şevk'in Mânâsı
- 12.Allah'ın Kulu Sevmesi ve Bu Sevginin Mânâsı
- 13. Kulun Allah'ı Sevmesinin Alâmetleri
- 14.Allah ile Ünsiyet'in Mânâsı
- 15.Ünsiyet'in Galebe Çalmasının Sonucu Olan İdlâl ve İnbisat'ın Mânâsı
- 16.Allah'ın Kazasına Rıza Göstermenin Mânâsı, Rıza'nın Hakikati ve Fazileti Hakkında Vârid Olan deliller
- 17.Rıza'nın Fazileti
- 18.Rıza'nın Hakikati, Heva-i Nefse Muhalif Olan Hususlarda Düşünülmesi
- 19.Dua, Rıza'ya Münafi Değildir
- 2.Kulun Allah'a Olan Muhabbeti Hakkında Şer'î deliller
- 20.Günahlarla Dolu Memleketlerden Kaçmak ve Orayı Yermek Rıza'ya Aykırı Değildir!
- 21.Allah'ı Sevenlerin (Muhiblerin) Keşf ve Kerametleri, Sözleri ve Hikâyeleri
- 22.Bu Bölümün Hâtimesi
- 3.Muhabbet'in Hakikati, Sebepleri, Kulun Allah'a Olan Muhabbetinin Mânâsı
- 4.Muhabbetin Sebep ve Kısımları
- 5.Muhabbeti Lâyık Olan Ancak Allah'tır!
- 6.Zevklerin En Yücesi Marifetullah (Allah'ı Bilmek) ve O'nun Cemâlini Temaşa Etmektir!
- 7.Ahiret'teki Faziletin Dünya'daki Marifet'e Üstünlüğü
- 8.Allah Sevgisini Takviye Eden Sebepler
- 9.İnsanların Sevgi Hususunda Farklı Olmalarının