17.Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri
Muâviye b. Ebî Süfyan öleceği sırada 'beni oturtunuz' dedi ve Allah'a tesbih etti. Allah'ı andı. Sonra ağlayıp şöyle dedi: 'Ey Muâviye! İhtiyarlık ve düşkünlükten sonra mı rabbini hatırlıyorsun? Neden gençlik dalı yemyeşil ve taze iken onu yapmıyordun?'
Sesi yükselinceye kadar ağladı ve 'Yârab! Asi ve kalbi katı ihtiyara rahmet et! Yârab! Düşüşleri azalt. Hataları affet. Senden başkasını ümit etmeyene ve senden başkasına güvenmeyene hilm vasfınla yönel diye dua etti.
Kureyşli bir kişi bir cemaatle beraber ölüm hastalığında olan Muaviye'nin huzuruna vardılar. Muaviye'nin derisinde kırılmalar gördüler. Bunun üzerine Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra 'Acaba dünya bizim denediğimiz ve gördüğümüzden başka birşey midir? Biz neşemizle dünyanın çiçeğini, maişetimizle ondan lezzet almayı başardık. Dünya onu durumdan sonra durum meydana getirmek, bir düğümü diğer düğümden sonra çözmek suretiyle bizden aldı. Bu bakımdan dünya bize ok atmaya, bizi eskitmeye ve kınamaya başladı. Yurt olarak dünyaya yuh olsun!' dedi.
Rivayet ediliyor ki Muâviye (r.a) son okuduğu hutbede şöyle dedi: 'Ey insanlar! Ben biçilmiş bir ekinim. Size idareci oldum. Benden sonra sizin başınıza her geçen muhakkak benden daha şerlidir. Benden öncekilerin benden daha hayırlı olduğu gibi... Ey Yezidî Ecelim tamam olduğunda beni yıkamaya akıllı bir kişiyi memur kıl! Zira akıllı kişi Allah Teâlâ nezdinde özel bir yere sahiptir. Bu bakımdan güzel ve yumuşak şekilde beni yıkasın. Tekbirler sesli getirilsin. Sonra hazinede bulunan Hz. Peygamberin elbisesinden, kesilmiş kıllarından ve tırnaklarından burnumun, ağzımın, kulağımın, gözümün üzerine koy. Elbiseyi de kefenlerimin altında bedenimin üzerine koy! Ey Yezidî Allah'ın anne ve babalar hakkındaki tavsiyesini koru! Beni kefenime sarıp kabrime koyduktan sonra Muâviye'yi Erhamürrahimîn ile başbaşa bırakın!'
Muhammed b. Ukbe der ki: Muâviye'ye ölüm geldiğinde şöyle dedi: 'Keşke ben Zi Tuva (Mekke'de bir yerin ismi) da basit hayat yaşayan bir Kureyşli olsaydım. Keşke bu işe hiç bulaşmasaydım93
Abdülmelik b. Mervan'ın ölümü geldiğinde, Dimeşk'in (Şam) kenarında elbiseyi eline sarıp sonra yıkama taşına vuran bir bez ağartıcısma baktı ve şöyle dedi: 'Keşke ben bir bez ağartıcısı olsaydım!. Gün be gün elimin emeğimden yeseydim de dünya işlerinin hiç birinde söz sahibi olmasaydım'.
Abdülmelik'in bu sözü, Ebû Hâzım'm94 kulağına vardığında Hâzım şöyle demiştir: 'Hamd o Allah'a mahsustur ki onları, ölüme girdiklerinde, bizim içinde bulunduğumuz durumu temenni edecek hâle, bizi de ölümümüz geldiğinde onların durumunu temenni etmeyecek hâle getirdi'.
Abdülmelik b. Mervan'a öleceği sırada şöyle denildi:
- Ey müzminlerin emîri! Kendini nasıl hissediyorsun?
- Ben kendimi Allah'ın şöyle dediği gibi hissediyorum:
Andolsun! Sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine tek olarak bize geldiniz ve (dünyada) size verip hayâline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız.(En'âm/94)
Bunu söyledikten sonra öldü.
Abdülmelik b. Meryan'm kızı ve Ömer b. Abdülazîz'in hanımı Fâtıma şöyle diyor: "Ölüm hastalığından Ömer b. Abdülazîz'in şöyle dediğini duydum: 'Yârab! Günün bir saati dahi olsa ölü-mümü onlar için gizle!' Öleceği gün geldiğinde onun yanından çıktım. Başka bir odada oturdum. Onunla aramda bir kapı vardı. O kendisi için yapılan bir kubbede bulunuyordu. Şu ayeti okuduğunu duydum:
İşte ahiret yurdu Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyen kimselere veririz. İyi akıbet sakınanlarındır. (Kasas/83)
Sonra sükûnete kavuştu. Ben onun artık ne bir hareketini, ne bir sözünü duymaz oldum. Bir cariyesine dedim ki: 'Bakıver! Acaba uyuyor mu?'
Cariye içeriye girdiğinde bağırdı. Yerimden fırladım, baktım ölmüştü".
Ömer b. Abdülaziz sekerata düştüğü zaman kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin emîri! Bize nasihat et!
- Bu durumumun benzerinden sizi sakındırıyorum. Muhakkak ki bu durum sizin de başınıza gelecektir!
Rivayet ediliyor ki Ömer b. Abdülazîz'in hastalığı ağırlaşınca bir doktor çuğrıldı. Doktor kendisini muayene ederek dedi ki:
- Ona zehir içirildiğini görüyorum ve ölmeyeceğinden emin değilim,
- Zehir içmeyenlerin "ölmeyeceğinden de emin değilsin!
- Ey mü'minlerin emîri! Bunu hissettin mi?
- Evet! Benim karnıma girdiği anda hissettim!
- Ey mü'minlerin emîri! Tedavi ol! Ben öleceğinden korkuyorum,
- Rabbim, huzuruna gidilenlerin en hayırlısıdır.Allah'a yemin ederim, eğer bilsem ki şifam kulağımın yumuşağı yanındadır.
Kulağıma elimi uzatıp o şifayı getirmem. Yârab! Mülakatında Ömer için hayır nasip et!
Böylece birkaç gün kalıp vefat etti.
Vefat edeceği zaman ağladı. Bunun üzerine kendisine Ey mü'minlerin emiri! Seni ağlatan nedir? Allah seninle sünnetleri ihya edip adaleti diriltti denildiğinde ağlayarak dedi ki:
Acaba hesap için durdurulup şu halkın durumundan sorulmayacak mıyım? Allah'a yemin ederim! Eğer onların hakkında adaletli hareket etmiş olsaydım yine de Allah'ın huzurunda bir şey söylememekten korkardım. Ancak Allah, delil getirmek hususunda bana yardım ederse o başka! Fakat bizim zayi ettiğimiz birçok şeyleri ne yapacağız?
Bunun üzerine gözleri yaşla doldu. Az bir zaman sonra vefat etti.
Vefat edeceği zaman yaklaşınca 'Beni oturtunuz!' dedi. Oturtulunca dedi ki: 'Emrettiğin halde kusur yapan, menettiğin halde isyana sapan benim!' Bu sözünü üç defa tekrarladı. Sonra Lâ ilâhe illâllah dedi. Sonra başını kaldırdı. Dikkatle (bir noktaya) baktı. Neden böyle yaptığı sorulunca, cevap olarak dedi ki: 'Ben bir yeşillik görüyorum. Onlar ne insan, ne de cindir. Sonra ruhu kabzolundu. Allah ona ve bize rahmet eylesin!
Harun Reşid'den şöyle hikâye olunur: Öleceği zaman kefenini kendi eliyle seçti. Kefenlerine bakıyor, şöyle söylüyordu:
Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. Gücüm benden yok olup gitti.
(Hâkka/28-29)
Halife Me'mun, kurna uzanıp şöyle dedi: 'Ey saltanatı gitmeyen Allah! Saltanatı gidene merhamet et!'
Halife Mu'tasım, öleceği zaman şöyle diyordu: 'Eğer hayatımın böyle kısa olduğunu bilseydim yapmazdım!'
Halife Muntasır, öleceği zaman nefsi için titredi. Bunun üzerine kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin amiri! Senin için korkacak bir durum yoktur!
- Şundan başka birşey yok! Muhakkak ki dünya gitti, ahiret gelmektedir!
Amr b. el-As vefat edeceği zaman, çocuklarının sandıklarına bakarak şöyle dedi: 'Acaba bu sandıkları, içerisindeki eşya ile beraber kim alır? Keşke onlar bir fışkı olsaydı!'
Haccac95 öleceği zaman dedi ki: "Ey Allahım! Beni affet! Çünkü insanlar 'Allah Haccac'ı affetmeyecektir!' diyorlar".
Ömer b. Abdülazîz, Haccac'ın bu sözünü benimser ve bu sözden dolayı ona gıpta ederdi.
Bu söz Hasan Basrî ye söylendiğinde dedi ki:
- Haccac bu sözü söyledi mi?
- Evet, söyledi!
- Umulur (affolunması umulur).
93) İbn Ebi Dünya
94) Tam adı, Seleme b. Dinar el-A'rec el-Medenî'dir. Tâbiîndendir.
95) Haccac b. Yusuf binlerce kişinin kanma girmiş bir caniydi; Bu bakımdan Haccac-ı Zâlim diye tanınır. H. 95'de Ramazan'm 26. günü Vasıfta ölmüştür
Sesi yükselinceye kadar ağladı ve 'Yârab! Asi ve kalbi katı ihtiyara rahmet et! Yârab! Düşüşleri azalt. Hataları affet. Senden başkasını ümit etmeyene ve senden başkasına güvenmeyene hilm vasfınla yönel diye dua etti.
Kureyşli bir kişi bir cemaatle beraber ölüm hastalığında olan Muaviye'nin huzuruna vardılar. Muaviye'nin derisinde kırılmalar gördüler. Bunun üzerine Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra 'Acaba dünya bizim denediğimiz ve gördüğümüzden başka birşey midir? Biz neşemizle dünyanın çiçeğini, maişetimizle ondan lezzet almayı başardık. Dünya onu durumdan sonra durum meydana getirmek, bir düğümü diğer düğümden sonra çözmek suretiyle bizden aldı. Bu bakımdan dünya bize ok atmaya, bizi eskitmeye ve kınamaya başladı. Yurt olarak dünyaya yuh olsun!' dedi.
Rivayet ediliyor ki Muâviye (r.a) son okuduğu hutbede şöyle dedi: 'Ey insanlar! Ben biçilmiş bir ekinim. Size idareci oldum. Benden sonra sizin başınıza her geçen muhakkak benden daha şerlidir. Benden öncekilerin benden daha hayırlı olduğu gibi... Ey Yezidî Ecelim tamam olduğunda beni yıkamaya akıllı bir kişiyi memur kıl! Zira akıllı kişi Allah Teâlâ nezdinde özel bir yere sahiptir. Bu bakımdan güzel ve yumuşak şekilde beni yıkasın. Tekbirler sesli getirilsin. Sonra hazinede bulunan Hz. Peygamberin elbisesinden, kesilmiş kıllarından ve tırnaklarından burnumun, ağzımın, kulağımın, gözümün üzerine koy. Elbiseyi de kefenlerimin altında bedenimin üzerine koy! Ey Yezidî Allah'ın anne ve babalar hakkındaki tavsiyesini koru! Beni kefenime sarıp kabrime koyduktan sonra Muâviye'yi Erhamürrahimîn ile başbaşa bırakın!'
Muhammed b. Ukbe der ki: Muâviye'ye ölüm geldiğinde şöyle dedi: 'Keşke ben Zi Tuva (Mekke'de bir yerin ismi) da basit hayat yaşayan bir Kureyşli olsaydım. Keşke bu işe hiç bulaşmasaydım93
Abdülmelik b. Mervan'ın ölümü geldiğinde, Dimeşk'in (Şam) kenarında elbiseyi eline sarıp sonra yıkama taşına vuran bir bez ağartıcısma baktı ve şöyle dedi: 'Keşke ben bir bez ağartıcısı olsaydım!. Gün be gün elimin emeğimden yeseydim de dünya işlerinin hiç birinde söz sahibi olmasaydım'.
Abdülmelik'in bu sözü, Ebû Hâzım'm94 kulağına vardığında Hâzım şöyle demiştir: 'Hamd o Allah'a mahsustur ki onları, ölüme girdiklerinde, bizim içinde bulunduğumuz durumu temenni edecek hâle, bizi de ölümümüz geldiğinde onların durumunu temenni etmeyecek hâle getirdi'.
Abdülmelik b. Mervan'a öleceği sırada şöyle denildi:
- Ey müzminlerin emîri! Kendini nasıl hissediyorsun?
- Ben kendimi Allah'ın şöyle dediği gibi hissediyorum:
Andolsun! Sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine tek olarak bize geldiniz ve (dünyada) size verip hayâline daldırdığımız şeyleri arkanızda bıraktınız.(En'âm/94)
Bunu söyledikten sonra öldü.
Abdülmelik b. Meryan'm kızı ve Ömer b. Abdülazîz'in hanımı Fâtıma şöyle diyor: "Ölüm hastalığından Ömer b. Abdülazîz'in şöyle dediğini duydum: 'Yârab! Günün bir saati dahi olsa ölü-mümü onlar için gizle!' Öleceği gün geldiğinde onun yanından çıktım. Başka bir odada oturdum. Onunla aramda bir kapı vardı. O kendisi için yapılan bir kubbede bulunuyordu. Şu ayeti okuduğunu duydum:
İşte ahiret yurdu Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyen kimselere veririz. İyi akıbet sakınanlarındır. (Kasas/83)
Sonra sükûnete kavuştu. Ben onun artık ne bir hareketini, ne bir sözünü duymaz oldum. Bir cariyesine dedim ki: 'Bakıver! Acaba uyuyor mu?'
Cariye içeriye girdiğinde bağırdı. Yerimden fırladım, baktım ölmüştü".
Ömer b. Abdülaziz sekerata düştüğü zaman kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin emîri! Bize nasihat et!
- Bu durumumun benzerinden sizi sakındırıyorum. Muhakkak ki bu durum sizin de başınıza gelecektir!
Rivayet ediliyor ki Ömer b. Abdülazîz'in hastalığı ağırlaşınca bir doktor çuğrıldı. Doktor kendisini muayene ederek dedi ki:
- Ona zehir içirildiğini görüyorum ve ölmeyeceğinden emin değilim,
- Zehir içmeyenlerin "ölmeyeceğinden de emin değilsin!
- Ey mü'minlerin emîri! Bunu hissettin mi?
- Evet! Benim karnıma girdiği anda hissettim!
- Ey mü'minlerin emîri! Tedavi ol! Ben öleceğinden korkuyorum,
- Rabbim, huzuruna gidilenlerin en hayırlısıdır.Allah'a yemin ederim, eğer bilsem ki şifam kulağımın yumuşağı yanındadır.
Kulağıma elimi uzatıp o şifayı getirmem. Yârab! Mülakatında Ömer için hayır nasip et!
Böylece birkaç gün kalıp vefat etti.
Vefat edeceği zaman ağladı. Bunun üzerine kendisine Ey mü'minlerin emiri! Seni ağlatan nedir? Allah seninle sünnetleri ihya edip adaleti diriltti denildiğinde ağlayarak dedi ki:
Acaba hesap için durdurulup şu halkın durumundan sorulmayacak mıyım? Allah'a yemin ederim! Eğer onların hakkında adaletli hareket etmiş olsaydım yine de Allah'ın huzurunda bir şey söylememekten korkardım. Ancak Allah, delil getirmek hususunda bana yardım ederse o başka! Fakat bizim zayi ettiğimiz birçok şeyleri ne yapacağız?
Bunun üzerine gözleri yaşla doldu. Az bir zaman sonra vefat etti.
Vefat edeceği zaman yaklaşınca 'Beni oturtunuz!' dedi. Oturtulunca dedi ki: 'Emrettiğin halde kusur yapan, menettiğin halde isyana sapan benim!' Bu sözünü üç defa tekrarladı. Sonra Lâ ilâhe illâllah dedi. Sonra başını kaldırdı. Dikkatle (bir noktaya) baktı. Neden böyle yaptığı sorulunca, cevap olarak dedi ki: 'Ben bir yeşillik görüyorum. Onlar ne insan, ne de cindir. Sonra ruhu kabzolundu. Allah ona ve bize rahmet eylesin!
Harun Reşid'den şöyle hikâye olunur: Öleceği zaman kefenini kendi eliyle seçti. Kefenlerine bakıyor, şöyle söylüyordu:
Malım bana hiçbir yarar sağlamadı. Gücüm benden yok olup gitti.
(Hâkka/28-29)
Halife Me'mun, kurna uzanıp şöyle dedi: 'Ey saltanatı gitmeyen Allah! Saltanatı gidene merhamet et!'
Halife Mu'tasım, öleceği zaman şöyle diyordu: 'Eğer hayatımın böyle kısa olduğunu bilseydim yapmazdım!'
Halife Muntasır, öleceği zaman nefsi için titredi. Bunun üzerine kendisine şöyle denildi:
- Ey mü'minlerin amiri! Senin için korkacak bir durum yoktur!
- Şundan başka birşey yok! Muhakkak ki dünya gitti, ahiret gelmektedir!
Amr b. el-As vefat edeceği zaman, çocuklarının sandıklarına bakarak şöyle dedi: 'Acaba bu sandıkları, içerisindeki eşya ile beraber kim alır? Keşke onlar bir fışkı olsaydı!'
Haccac95 öleceği zaman dedi ki: "Ey Allahım! Beni affet! Çünkü insanlar 'Allah Haccac'ı affetmeyecektir!' diyorlar".
Ömer b. Abdülazîz, Haccac'ın bu sözünü benimser ve bu sözden dolayı ona gıpta ederdi.
Bu söz Hasan Basrî ye söylendiğinde dedi ki:
- Haccac bu sözü söyledi mi?
- Evet, söyledi!
- Umulur (affolunması umulur).
93) İbn Ebi Dünya
94) Tam adı, Seleme b. Dinar el-A'rec el-Medenî'dir. Tâbiîndendir.
95) Haccac b. Yusuf binlerce kişinin kanma girmiş bir caniydi; Bu bakımdan Haccac-ı Zâlim diye tanınır. H. 95'de Ramazan'm 26. günü Vasıfta ölmüştür
Ölüm ve Sonrasi
- 1.Giriş
- 10.Ölüm Esnasında Kişiye Müstehab Olan Durumlar
- 11.Lisan-ı Halin Belirttiği Hikâyelerle Ölüm Meleğinin Mülakatı Anında Çekilen Hasret
- 12.Hz. Peygamberin (s.a) ve Hulefa-i Raşidîn'in Vefatları
- 13.Hz. Ebubekir'in (r.a) Vefatı
- 14.Hz. Ömer'in (r.a) Vefatı
- 15.Hz. Osman'ın (r.a) Vefatı
- 16.Hz. Ali'nin (r.a) Vefatı
- 17.Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri
- 18.Sahabe, Tabiîn ve Onlardan Sonra Gelen Ehl-i Tasavvuf dan Bazı Kimselerin Sözleri
- 19.Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri
- 2.Ölümü Hatırlamanın Fazileti ve Bu Husustaki Teşvikler
- 20.Mezarın Hali ve Selefin Mezar Başlarındaki Sözleri
- 21.Çocukları Vefat Ettiğinde Selefin Sözleri
- 22.Kabir Ziyareti, Ölüye Dua ve Bununla İlgili Hükümler
- 23.'Ölümün Hakîkati, Kabrinden Kalkıncaya Kadar Ölünün Kabirdeki Ahvâli
- 24.Kabrin Ölüye Hitap Etmesi
- 25.Kabir Azabı ve Münker Nekir'in Sorgusu
- 26.Münker ve Nekir'in Sorgusu, Suretleri, Kabrin Sıkması ve Kabir Azabı ile İlgili Diğer Hususlar
- 27.Rüyada Mükâşefe Yolu ile Ölülerin Bilinen Ahvâli
- 28.Ölülerin Ahvâlini ve Ahiret'te Fayda Veren Amelleri Gösteren Rüyaların izahı
- 29.Şeyhlerin Rüyaları
- 3.Her Durumda Ölümü Anmanın Fazileti
- 30.Sûrfun Üfürülmesinden İtibaren Cennet veya Cehennem'de Yerini Alıncaya Kadar Ölünün Halleri, Önündeki Dehşetin ve
- 31.Sûr'a Üfürülmenin Keyfiyeti
- 32.Mahşer Yeri ve Mahşer Halkının Durumu
- 33.Terlemenin Keyfiyeti
- 34.Kıyamet Günü'nün Uzunluğu
- 35.Kıyamet Günü, Dehşeti ve İsimleri
- 36.Sorgu Suâl