33.Terlemenin Keyfiyeti
Sonra mahlukların izdiham ve bir araya gelmelerini düşün. Hatta mahşer yerinde yedi gökle, yedi yerin melekleri, cinleri, şeytanları ve yırtıcı hayvanları bir araya gelir. Sıcaklığı kat kat olduğu ve dünyadaki hafifliği ağırlıkla değiştiği halde güneş üzerlerine doğar, iki yay arası kadar başlarına yaklaştırılır. Yeryüzünde Allah'ın arşının gölgesinden başka gölge kalmaz. O gölgede ancak mukarrebler gölgelenirler.
İnsanlar iki gruba ayrılır. Bir grup arşın gölgesinde, bir grup da güneşin altındadır. Güneş, hararetiyle onları kasıp kavurur! Güneşin hararetinden, güneşte duran grubun sıkıntı ve üzüntüsü pek fazladır. Sonra mahluklar izdihamın şiddetinden birbirlerini itip dururlar. Bu korkunç manzaraya, göklerin (ve yerin) Cebbâr'ı olan Allah'ın huzuruna arzolunmanın üzerine mahcubiyet, hacâlet ve hayanın şiddeti de eklenir. Güneşin, nefeslerin harareti ile kalplerin korku ve hayâ ateşiyle tutuşması bir araya gelir. Bundan dolayı da her kılın altından ter akar. Mahşer yerine akıp derecelerine göre bedenleri kaplar. Ter bazılarının dizlerine, bazılarının boğazına, bazılarının da kulak yumuşaklarına kadar yükselir. Bazıları da nerede ise ter denizinde boğulmak durumuna gelirler!
İbn Ömer, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
İnsanlar, âlemlerin rabbinin huzurunda kulaklarının yarısına kadar ter içinde kalıncaya kadar dururlar!193
Ebû Hüreyre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kıyamet günü insanlar yetmiş kulaç yükselecek kadar terler. Öyle ki terler onları gemler (ağızlarına kadar yükselir), kulaklarına varır.194
İnsanlar ayaküstü, gözleri kırk sene göğe dikili olarak dururlar. Üzüntünün şiddetinden ter onları gemler (ağızlarına kadar varır).195
Ukbe b. Âmir, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kıyamet gününde güneş yere yaklaşır. Bu bakımdan insanlar terler, kiminin teri topuklarına kadar, kiminin teri baldırının yarısına kadar, kiminin dizlerine, kimininki böğrüne kadar, kiminin göğsüne kadar, kimininki de ağzına kadar çıkar,196
Hz. Peygamber eliyle ağzına işaret edip parmağıyla ağzını gemlendirdi. Yani 'Böyle olacaktır' dedi. 'Kimini de ter denizi tamamen kaplar'. (Bu cümleyi söylerken) eliyle başına işaret etti.
Ey miskin! Mahşer ehlinin teri ve üzüntülerinin şiddeti hakkında düşün! Onlar içerisinde bağırıp şöyle diyenler olur: 'Yârab! Beni şu üzüntüden ve bekleyişten cehenneme göndermekle olsa bile kurtar!'
Bütün bunlar insanoğlunun başına hesaptan da cezadan da önce gelir. Sen de o insanlardan birisin. Terin senin nerene kadar çıkacağını bilemezsin.
Bil ki Allah yolunda haccetmek, cihada gitmek, oruç tutmak, namaz kılmak, bir müslümanın ihtiyacını yerine getirmek için koşmak, emr-i bi'l-ma'ruf (iyiyi emretmek) ve nehy-i an'il-münker (kötüyü yasaklamak) yapmak suretiyle Allah yolunda dünyada iken dökülmeyen ter, mutlaka kıyamet günü Allah'tan hayâ ve korku duymaktan ötürü insandan akacaktır. Orada insanın üzüntüsü oldukça büyür. Eğer âdemoğlu cehalet ve gururdan kurtulsaydı, muhakkak ibadetlerin zorluklarında terlemeye tahammül göstermenin zahmetinin, kıyametteki bekleyiş ve üzüntüden dolayı terlemekten daha kolay olduğunu bilir, zaman bakımından da daha kısa olduğunu anlardı; zira kıyamet gününün şiddeti büyük ve müddeti uzundur.
193) Müslim, Buhârî
194) Buhârî, Müslim
195) İbn Adîy
İnsanlar iki gruba ayrılır. Bir grup arşın gölgesinde, bir grup da güneşin altındadır. Güneş, hararetiyle onları kasıp kavurur! Güneşin hararetinden, güneşte duran grubun sıkıntı ve üzüntüsü pek fazladır. Sonra mahluklar izdihamın şiddetinden birbirlerini itip dururlar. Bu korkunç manzaraya, göklerin (ve yerin) Cebbâr'ı olan Allah'ın huzuruna arzolunmanın üzerine mahcubiyet, hacâlet ve hayanın şiddeti de eklenir. Güneşin, nefeslerin harareti ile kalplerin korku ve hayâ ateşiyle tutuşması bir araya gelir. Bundan dolayı da her kılın altından ter akar. Mahşer yerine akıp derecelerine göre bedenleri kaplar. Ter bazılarının dizlerine, bazılarının boğazına, bazılarının da kulak yumuşaklarına kadar yükselir. Bazıları da nerede ise ter denizinde boğulmak durumuna gelirler!
İbn Ömer, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
İnsanlar, âlemlerin rabbinin huzurunda kulaklarının yarısına kadar ter içinde kalıncaya kadar dururlar!193
Ebû Hüreyre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kıyamet günü insanlar yetmiş kulaç yükselecek kadar terler. Öyle ki terler onları gemler (ağızlarına kadar yükselir), kulaklarına varır.194
İnsanlar ayaküstü, gözleri kırk sene göğe dikili olarak dururlar. Üzüntünün şiddetinden ter onları gemler (ağızlarına kadar varır).195
Ukbe b. Âmir, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kıyamet gününde güneş yere yaklaşır. Bu bakımdan insanlar terler, kiminin teri topuklarına kadar, kiminin teri baldırının yarısına kadar, kiminin dizlerine, kimininki böğrüne kadar, kiminin göğsüne kadar, kimininki de ağzına kadar çıkar,196
Hz. Peygamber eliyle ağzına işaret edip parmağıyla ağzını gemlendirdi. Yani 'Böyle olacaktır' dedi. 'Kimini de ter denizi tamamen kaplar'. (Bu cümleyi söylerken) eliyle başına işaret etti.
Ey miskin! Mahşer ehlinin teri ve üzüntülerinin şiddeti hakkında düşün! Onlar içerisinde bağırıp şöyle diyenler olur: 'Yârab! Beni şu üzüntüden ve bekleyişten cehenneme göndermekle olsa bile kurtar!'
Bütün bunlar insanoğlunun başına hesaptan da cezadan da önce gelir. Sen de o insanlardan birisin. Terin senin nerene kadar çıkacağını bilemezsin.
Bil ki Allah yolunda haccetmek, cihada gitmek, oruç tutmak, namaz kılmak, bir müslümanın ihtiyacını yerine getirmek için koşmak, emr-i bi'l-ma'ruf (iyiyi emretmek) ve nehy-i an'il-münker (kötüyü yasaklamak) yapmak suretiyle Allah yolunda dünyada iken dökülmeyen ter, mutlaka kıyamet günü Allah'tan hayâ ve korku duymaktan ötürü insandan akacaktır. Orada insanın üzüntüsü oldukça büyür. Eğer âdemoğlu cehalet ve gururdan kurtulsaydı, muhakkak ibadetlerin zorluklarında terlemeye tahammül göstermenin zahmetinin, kıyametteki bekleyiş ve üzüntüden dolayı terlemekten daha kolay olduğunu bilir, zaman bakımından da daha kısa olduğunu anlardı; zira kıyamet gününün şiddeti büyük ve müddeti uzundur.
193) Müslim, Buhârî
194) Buhârî, Müslim
195) İbn Adîy
Ölüm ve Sonrasi
- 1.Giriş
- 10.Ölüm Esnasında Kişiye Müstehab Olan Durumlar
- 11.Lisan-ı Halin Belirttiği Hikâyelerle Ölüm Meleğinin Mülakatı Anında Çekilen Hasret
- 12.Hz. Peygamberin (s.a) ve Hulefa-i Raşidîn'in Vefatları
- 13.Hz. Ebubekir'in (r.a) Vefatı
- 14.Hz. Ömer'in (r.a) Vefatı
- 15.Hz. Osman'ın (r.a) Vefatı
- 16.Hz. Ali'nin (r.a) Vefatı
- 17.Halifelerin, Emirlerin ve Salihlerin Ölüm Döşeğindeki Sözleri
- 18.Sahabe, Tabiîn ve Onlardan Sonra Gelen Ehl-i Tasavvuf dan Bazı Kimselerin Sözleri
- 19.Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri
- 2.Ölümü Hatırlamanın Fazileti ve Bu Husustaki Teşvikler
- 20.Mezarın Hali ve Selefin Mezar Başlarındaki Sözleri
- 21.Çocukları Vefat Ettiğinde Selefin Sözleri
- 22.Kabir Ziyareti, Ölüye Dua ve Bununla İlgili Hükümler
- 23.'Ölümün Hakîkati, Kabrinden Kalkıncaya Kadar Ölünün Kabirdeki Ahvâli
- 24.Kabrin Ölüye Hitap Etmesi
- 25.Kabir Azabı ve Münker Nekir'in Sorgusu
- 26.Münker ve Nekir'in Sorgusu, Suretleri, Kabrin Sıkması ve Kabir Azabı ile İlgili Diğer Hususlar
- 27.Rüyada Mükâşefe Yolu ile Ölülerin Bilinen Ahvâli
- 28.Ölülerin Ahvâlini ve Ahiret'te Fayda Veren Amelleri Gösteren Rüyaların izahı
- 29.Şeyhlerin Rüyaları
- 3.Her Durumda Ölümü Anmanın Fazileti
- 30.Sûrfun Üfürülmesinden İtibaren Cennet veya Cehennem'de Yerini Alıncaya Kadar Ölünün Halleri, Önündeki Dehşetin ve
- 31.Sûr'a Üfürülmenin Keyfiyeti
- 32.Mahşer Yeri ve Mahşer Halkının Durumu
- 33.Terlemenin Keyfiyeti
- 34.Kıyamet Günü'nün Uzunluğu
- 35.Kıyamet Günü, Dehşeti ve İsimleri
- 36.Sorgu Suâl